17 Mayıs 2015 Pazar

ÇUVAŞÇAYA ÖZGÜ BAZI ÖZELLİKLER ÜZERİNE* Feyzi ERSOY** ÖZET Çeşitli coğrafyalara yayılan Türk boylarınca konuşulan Türkçe, günümüzde yirminin üzerinde yazı diliyle temsil edilmektedir. Bu yazı dillerinden Gagavuz ve Azerbaycan Türkçeleri, Türkiye Türkçesine en yakın lehçeler kabul edilirken Yakutça ve Çuvaşça gibi lehçeler ise Türkiye Türkçesine daha uzak lehçeler olarak düşünülmektedir. Çağdaş Türk lehçelerinin her birinin kendine has birtakım özellikleri mevcuttur. Bu lehçeler, pek çok noktada birbirleriyle ortak özellikler gösterseler de aralarında onların ayrı birer lehçe sayılmasına sebep olan bazı farklılıklar da bulunmaktadır. Lehçeler arasındaki bu farklılıklar ve ortaklıklar, yapılan lehçe tasniflerinde her zaman için birer kriter olarak kullanılmışlardır. Çuvaşçanın da çağdaş Türk lehçelerinden biri olarak diğer lehçelerle arasında pek çok açıdan benzerlikler vardır. Çuvaşça, yapım ve çekim eklerindeki ortaklıkların yanı sıra başka noktalardan da diğer lehçelerle benzerlikler göstermektedir. Bununla birlikte onun da kendine has ve farklı bazı özellikleri mevcuttur. Çuvaşça, rotasizm/zetasizm meselesi başta olmak üzere pek çok açıdan ilgi çekici bir lehçe özelliği sergilemektedir. Özellikle, Altayistik çalışmalarında ayrı bir önem taşıyan Çuvaşça, problemli meselelerin aydınlatılmasına katkı sağlayacak veriler de içermektedir. Çuvaşçanın kendine özgü bu özellikleri, geçmişte onun farklı bir dil olarak algılanmasına da sebep olmuştur. Bu çalışmada, Çuvaşçanın ses ve şekil özellikleri üzerinde durmak amaçlanmamıştır. Burada, Çuvaşçanın genel özelliklerinden ziyade onun tarihî ve çağdaş lehçelerde rastlanmayan, sadece kendisine has birtakım nitelikleri üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Türk lehçeleri, Çuvaşça *Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** Doç. Dr. Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Çağdaş Türk Lehçeleri Ve Edebiyatları Bölümü, El-mek: ersoyf@gazi.edu.tr 242 Feyzi ERSOY Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013 ON SOME PROPERTIES SPECIAL TO CHUVASH ABSTRACT Turkish, which is spoken by Turkish people settled in divergent territories, is represented with more than twenty literary languages at the present time. While Gagauz and Azerbaijan Turkish are regarded as the closest dialect to Turkey Turkish, dialects such as Chuvash and Yakut are thought to be the most distant. Each of the modern Turkish dialect has some special properties. Although these dialects have a lot in common, there are some differences which cause them to be accepted as an independent dialect. These similarities and differences among dialects are used as criteria for dialectal classification. Chuvash, being a dialect of Turkish Language, has many similarities to the other dialects. In addition to commonalities between inflectional and derivational suffixes, Chuvash displays similarities to the other dialects in some other respects. However, it has some special and different characteristics. Many interesting dialectal properties, particularly rhotacism / zetacism, are encountered in Chuvash. Chuvash, which has a special importance for Altaic studies, exhibits some data which can make important contributions to the solution of some problematic issues. These special properties of Chuvash caused it to be accepted as an independent language in the past. The aim of the study is not to focus on phonetic and morphologic properties of Chuvash. The special properties of Chuvash which cannot be encountered in historical and modern dialects, rather than its general characteristics are emphasized throughout the study. Key Words: Turkish dialects, Chuvash Eski İdil Bulgarcasının günümüzdeki devamı olarak görülen Çuvaş Türkçesi1 , özellikleri bakımından Türk lehçeleri arasında ayrı bir yere sahiptir. Çuvaşça, bugün ağırlıklı olarak yaklaşık 1.650.000 kişinin yaşadığı Çuvaşistan’da konuşulmaktadır.2 İdil Bulgarcası sonrası ilk verilerine Strahlenberg’de rastlanan, ilk grameri 1769’da Leningrad’ta Soçineniya Prinadlezaşçiya k Grammatike Çuvaşskogo Yazıka adıyla yayımlanan Çuvaşça, Altayistik çalışmalarında da odak noktası olmuş bir Türk lehçesidir. Türk lehçelerinin her birinin olduğu gibi Çuvaşçanın da kendine has birtakım özellikleri mevcuttur.3 Bu çalışmada, Çuvaşçanın genel özelliklerinden ziyade onun kendine özgü, başka 1 (Ercilasun 2004: 205; Ersoy 2010: 28-32). 2 http://www.perepis2002.ru/ct/doc/English/4-1.xls adresindeki 2002 yılı verilerine göre Çuvaşistan’ın nüfusu tam olarak 1.637.094’tür. 3 Çuvaşçanın genel özellikleri, yazılan kapsamlı gramerlerin yanı sıra Türkiye dışında Benzing (1959: 695-751), Andreyev (1997: 480-491), Clark (1998: 434-452) vb. isimlerce; Türkiye’de ise Ceylan (1995: 16-24) ve Ersoy 2007: 1285-1340) tarafından hazırlanan kısa çalışmalarla da ele alınmıştır. Çuvaşçaya Özgü Bazı Özellikler Üzerine 243 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013 hiçbir Türk lehçesinde bulunmayan, özellikleri üzerinde durulacaktır.4 Bu özellikler maddeler hâlinde şöyle sıralanabilir:5 1. Türk lehçelerinin sınıflandırılmasında kabul edilen önemli kriterlerden biri, Eski Türkçe kelime başı y’nin durumudur. y-, günümüz Türk lehçelerinde c-, ç-, j-, y-, s- ve ø gibi şekillerde görülür.6 y-‘nin kelime başında í- ile karşılandığı tek Türk lehçesi ise Çuvaşçadır. ET. ÇUV. yan- íun- “yanmak” yaş íul “yaş” yaz íur “yaz” yaz- íır- “yazmak” ye- íÏ- “yemek” yeni íÏnÏ “yeni” yer íÏr “yer” yeti íÏççÏ “yedi” yıl íul “yıl” yıltız íÉltÉr “yıldız” yigirmi íirÏm “yirmi” yip íip “ip” yok íuk “yok” yol íul “yol” (Ersoy 2010: 54) 2. Eski Türkçenin kelime içi peltek d’si7 , diğer Türk lehçelerinde t, z, y, d gibi seslerle karşılanırken8 Çuvaşçada bu ses için kelime içi ve kelime sonunda r bulunur. ET. ÇUV. adak ura “ayak” kadın hurÉn “kayın” kod- hur- “koymak” kudruk hüre “kuyruk” küdegü kÏrü “güvey” tıd- çar- “engellemek” tod- tÉran- “doymak” 3. Çuvaşçayı fonetik olarak diğer Türk lehçelerinden ayıran en belirgin özellik, Genel Türkçe kelime sonu z’ye karşılık r’yi, ş’ye karşılık ise l’yi taşıyor olmasıdır. Schott’tan beri bilinen bu denklik (Tekin 2003: 1; 2004b: 598), sonraki yıllarda seslerden hangisinin asli olduğu yönünde uzun süren tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Finlandiyalı Türkolog ve Altayist Ramstedt, aynı denkliğin Türkçe ile Moğolca arasında da var olduğunu ortaya koymuştur (1922: 26-34). 4 Kelime hazinesindeki farklılıklar, burada değerlendirme dışı tutulmuştur. 5 Aşağıda sıraladığımız örneklerden 3, 5, 6, 7 ve 14. maddelerden, Çuvaşçanın tipik özelliklerini sıralarken V. G. Yegorov da bahsetmiştir (1954: 33-37). 6 y-, Kırgızcada c-, Tuvaca ve Hakasçada ç-, Kazakçada j-, Yakutçada s- şeklinde görülür (Tekin-Ölmez 1999: 69, 74, 76, 95, 108). Bugün Türkiye Türkçesinde de y- olarak devam eden bu fonem, Azerbaycan Türkçesinde, genellikle ı ve i önünde ø ile karşılanır (Tekin-Ölmez 1999: 154). 7 Bu ses, daha çok Karahanlı Türkçesinde yaygındır. Köktürk ve Uygur yazısında diş arası d, diğer d’den farklı bir harfle gösterilmez (Ercilasun 2004: 350). 8 Eski Türkçenin -d-‘si Tuvacada aynen devam ederken Yakutçada -t-, Hakasçada -z-, Türkiye Türkçesi ve bazı lehçelerde de -y- olmuştur (Tekin-Ölmez 1999: 68, 73, 76, 95). 244 Feyzi ERSOY Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013 z/ş’nin mi yoksa r/l’nin mi asli olduğu üzerinde yoğunlaşan tartışmalarda Radloff, Gombocz, Németh, Benzing, Róna-Tas ve Eren gibi isimler rotasizmi; Ramstedt, Poppe, Tekin ve Doerfer gibi araştırmacılar ise zetasizmi savunmuşlardır (Ersoy 2012: 71).9 Aşağıda Eski Türkçe ve Genel Türkçede z’li ve ş’li olan bazı kelimelerin Çuvaşça karşılıkları verilmiştir. ET. -z ÇUV. -r biz epir “biz” buz pÉr “buz” çiz- íır- “yazmak” ikiz yÏkÏr “ikiz” kaz- hır- “kazmak” kaz hur “kaz” kız hÏr “kız” kız- hÏr- “kızmak” köküz kÉkÉr “göğüs” köz kÉvar “köz” küntüz kÉntÉr “gündüz” küz kÏr “güz” omuz ÉmÉr “omuz” otuz vÉtÉr “otuz” öküz vÉkÉr “öküz” sekiz sakkÉr “sekiz” siz esir “siz” süz- sÏr- “süzmek” tiz çÏr “diz” tokuz tÉhhÉr “dokuz” tuz tÉvar “tuz” yaz íur “yaz, ilkbahar” yıltız íÉltÉr “yıldız” yüz íÏr “yüz” ET. -ş Çuv. -l altmış utmÉl “altmış” eş- al- “eşmek, kazımak” kış hÏl “kış” kuyaş hÏvel “güneş” kümüş kÏmÏl “gümüş” taş çul “taş” taş tul “dış, taşra” tiş íÉl “diş” yaş íul “yaş” yetmiş íitmÏl “yetmiş” 9 Türkoloji’nin önemli meselelerinden biri olan konu üzerinde ülkemizde yayımlanan eserlerden Ceylan 1997 (s. 114- 140) ve Ersoy 2012’de (s. 71-112) ayrıntılı bilgiler mevcuttur. Çuvaşçaya Özgü Bazı Özellikler Üzerine 245 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013 4. Eski Türkçede /o/ ve /ö/ ünlüleri ile başlayan kelimeler, Çuvaşçada çoğunlukla ön seste v türemesiyle görülür. ET. ÇUV. oçak vuçah “ocak” ol vÉl “o” on vunÉ “on” orun vÉrÉn “yer” ot vut “ot” otun vutÉ “odun” öküz vÉkÉr “öküz” öl- vil- “ölmek” öt- vit- “ötmek” 5. Türk lehçelerinde çokluk eki için genellikle +lAr ve onun fonetik varyantları olan şekiller kullanılmaktadır. Çuvaşçanın çokluk eki ise +sem’dir10 ve bu biçim hiçbir Türk lehçesinde görülmez. Çuvaş yazı dilinde kalınlık-incelik uyumuna uymayan ekin Çuvaşçanın Viryal ağzında +sam şekli de mevcuttur. çulsem “taşlar”, hÏrsem “kızlar”, tÉşmansem “düşmanlar”, vÉkÉrsem “öküzler”, külÏsem “göller”, açasem “çocuklar”, ÇÉvaşsem “Çuvaşlar”, tusem “dağlar”, TÏrÏksem “Türkler” İdil Bulgar kitabelerinde rastlanmayan (Tekin 1988: 37) +sem’in kökeni tartışmalıdır. V. Schott, bu eki Genel Türkçedeki kamug / kamu kelimelerine benzetmiştir (Levitskaya 1976: 10). Ramstedt ve Poppe, ekin etimolojisini *sayın “her” > -sem şeklinde düşünmüşlerdir. (Ramstedt 1957: 61; Poppe 1965: 183). Fedotov, eki sa- “saymak” fiiline dayandırır. Ona göre sondaki “-n/- m” yapım ekidir ve ek *sam biçimine gitmektedir. (1996: 215). Yılmaz da ekin başlangıçta bağımsız bir kelime olduğu düşüncesindedir. Bunu sayu-n > sem şeklinde izah eder (2002: 4). Aşmarin, eki Türk lehçelerinin çoğunda sayı ve çokluk anlamı taşıyan “san” ismiyle birleştirmiştir (Zeynalov 1993: 108). Yegorov ve Benzing de Aşmarin ile aynı görüşü paylaşmışlardır (Levitskaya 1976: 10). 6. Çuvaşça, iyelik eklerinin fonetik yapısı bakımından Eski Türkçe ve çağdaş lehçelerle benzerlik gösterse de;11 çokluk ve iyelik eklerinin sırası söz konusu olduğunda diğer Türk lehçelerinden ayrılır. Genel Türkçede daima çokluk eklerinden sonra gelen iyelik ekleri, 12 Çuvaşçada sistemli olarak çokluk eklerinden önce yer alır. GT. çokluk eki + iyelik eki + hâl eki Çuv. iyelik eki + çokluk eki + hâl eki 10 Çokluk eki +sem; ilgi, yönelme-yükleme, bulunma ve çıkma hâli eklerinden önce kullanıldığında +sen biçimini almaktadır (Ersoy 2010: 91). 11 Çuvaş Türkçesindeki iyelik ekleri şu şekildedir: T1Ş: +m, + Ém, + Ïm, T2Ş: +u, +ü, T3Ş: +Ï, +i, Ç1Ş: +mÉr, +mÏr, +ÉmÉr, +ÏmÏr, Ç2Ş: +Ér, +Ïr, Ç3Ş: +Ï, +i. Eski Türkçedeki iyelik eklerini ise sırasıyla +(X)m, +(X)ŋ, +(s)i / +(s)I, +(X)mXz, +(X)ŋ(X)z, +(s)i / +(s)I şeklinde gösterilebilir (Ersoy 2010: 95). 12 Türkiye Türkçesinde ve bazı çağdaş lehçelerde özellikle annemler, amcanlar vb. akrabalık isimlerinden oluşan örneklerde, çokluk eki zaman zaman iyelik ekinden sonra kullanılabilmektedir. Bu konuya “Türkiye Türkçesinde ve Türk Lehçelerinde İyelik Ekinden Sonra Kullanılan +lAr Çokluk Eki Üzerine” başlıklı yazısında değinen Ercan Alkaya, +lAr’ın bu tarz kullanımına dair çalışmasında çeşitli örnekler vermiştir (2010: 31-37). Ona göre, Başkurtça, Kırım Tatar Türkçesi ve Sibirya Tatar Türkçesindeki veriler, bu +lAr’ın onlar/alar zamirinden geldiğini göstermektedir (2010: 36). 246 Feyzi ERSOY Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013 hÏr+Ïm+sem “kızlarım” ıvÉl+ÉmÉr+sem “oğullarımız” Aramaíi tÉv+Ï+sem “Aramaşi Dağları” Johanson, Çuvaşçadaki bu özelliğin Fin-Ugor kombinasyonel etkisinin bir sonucu olabileceğini belirtmiştir (2002: 86). Grønbech ise ekin daha önceden başlı başına bir kelime olmuş olabileceğini düşünmüştür (1995: 62). 7. Emir kipinin olumsuz çekiminde ön ek kullanılması, Çuvaşçayı diğer lehçelerden ayırır. Çuvaşçada, olumsuz çekimde ikinci ve üçüncü şahıslarda fiilden önce an kullanılır. Bu durum, Türkçenin hiçbir döneminde karşılaşılmayan bir özelliktir. Emir Kipinin Olumsuz Çekimi 1. şahıslarda fiil + şahıs ekleri + mar 2. ve 3. şahıslarda an + fiil + şahıs ekleri olumlu çekim olumsuz çekim kay-: gitmek kayam “gideyim” kayam mar “gitmeyeyim” kay “git” an kay “gitme” kaytÉr “gitsin” an kaytÉr “gitmesin” kayar “gidelim” kayar mar “gitmeyelim” kayÉr “gidin” an kayÉr “gitmeyin” kayççÉr “gitsinler” an kayççÉr “gitmesinler” kil-: gelmek kilem “geleyim” kilem mar “gelmeyeyim” kil “gel” an kil “gelme” kiltÏr “gelsin” an kiltÏr “gelmesin” kiler “gelelim” kiler mar “gelmeyelim” kilÏr “gelin” an kilÏr “gelmeyin” kilççÏr “gelsinler” an kilççÏr “gelmesinler” 8. Çuvaşçanın şahıs zamirleri de kendine hastır. İlk bakışta Eski Türkçeye ve Çağdaş lehçelerdeki şekillere uzak gibi duran Çuvaşça biçimler, Türkologlarca Ana Altaycada tasarlanan zamirlere13 aslında daha yakın durmaktadır. epÏ, ep “ben” epÏr, epir “biz” esÏ, es “sen” esÏr, esir “siz” vÉl “o” vÏsem “onlar” 13 Tekin, Ana Altaycadaki şahıs zamirlerini *bi(n), *si(n) ve *i(n) şeklinde göstermiştir (2003: 134). Çuvaşçaya Özgü Bazı Özellikler Üzerine 247 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013 Altay dillerinden biri olan ve belki de Türkçeye en yakın dil kabul edilebilecek Moğolcanın klasik dönem zamirleri, Çuvaşça ve Eski Türkçe örneklerle birlikte aşağıda gösterilmiştir. Zamirlerdeki benzerlikler dikkat çekicidir. Ramstedt, Moğolca ve Türkçede teklik birinci şahıs zamiri için *min, teklik ikinci şahıs için Moğolcada *tin, Türkçede *sin, teklik üçüncü şahıs için ise Türkçe ve Moğolcada *in kökünü düşünmüştür. Türkçede güçlü bir vurgunun etkisiyle men ve sen şekillerinin ortaya çıktığını söyleyen Ramstedt, Çuvaşçada e yardımıyla epÏ, esÏ şekillerinin görüldüğünü ifade eder. Ramstedt, ayrıca, sondaki n’nin eski zamanlarda gücünü yitirdiğini ve Moğolcada bi, çi gibi şekillerin bu yüzden var olduğunu belirtmiştir (1957: 69). Erdal “ben” ve “sen” zamirlerini, Proto Türkçede *bä ve *sä şeklinde düşünür. Ona göre, Bulgar-Çuvaş Türkçesindeki *bi and *si’nin ünlüsü bu kelimelerle alakalı olmayan başka bir köke benzetme yoluyla ortaya çıkmıştır (2004: 196). Çuvaşçada birinci ve ikinci şahısların başında görülen (epÏ, esÏ, epÏr, esÏr) e için Emre, Çuvaşçanın “başlamal (initial)” e’yi saklaması şeklinde yorumlamıştır (1940: 12). HÏveterÏ, e’leri “prefiks” olarak değerlendirmiştir (1928: 136). Poppe, bu e’leri “particle” olarak görmüştür (1965: 194). Levitskaya, Clark ve Yılmaz da aynı görüştedirler (Levitskaya 1976: 29; Clark 1998: 439; Yılmaz 2002: 30). Kotwicz, e’nin güçlendirme fonksiyonundan bahsetmiştir (TGS II 1999: 372). Kocasavaş, Çuvaşçada birinci ve ikinci şahıslardaki e’leri türeme olarak değerlendirmiştir (TGS II 1999: 375). Mehmet Ölmez, runik yazıda baştaki geniş ünlülerin yazılmadığını ve son zamanlarda Orhun Türkçesi için de siz yerine esiz şeklinde okumaların görüldüğünü ifade etmiştir (TGS II 1999: 379). Zamirlerin belirtmeye ve vurguya ihtiyaç duyan kelimelerden olması, Çuvaşçadaki bu şekillerin vurgudan kaynaklanmış olabileceğini düşündürebilir (Ersoy 2012: 328). HÏveterÏ, Çuvaşça epÏr, epir “biz” ve esÏr “siz” şekillerin sonundaki -r’leri çokluk eki olarak yorumlamıştır (1928: 136). Poppe ve Baskakov da bunları çokluk eki olarak değerlendirmişlerdir (Poppe 1965: 194; Baskakov 1975: 12). Tekin ise zamirlerin çokluk şekillerindeki *r²’den “dual/plural suffix” diye bahsetmiştir (2004a: 409). 9. Çuvaşçanın şahıs zamirlerinin dışında dönüşlülük zamirleri de kendine hastır. Tarihî ve çağdaş lehçelerde bilindiği gibi kentü “kendi”, öz ve bod gibi zamirler kullanılmaktadır (Ersoy 2012: 338). Çuvaşçanın dönüşlülük zamirleri ise bütün şahıslara göre sırasıyla şu şekildedir: ham, hu, hÉy, hamÉr, hÉvÉr, hÉysem. 10. Çuvaşçada asıl sayı sıfatlarının (özellikle birden ona kadar olanların) hem kısa hem de uzun biçimleri vardır. Sayılar, sıfat olarak kullanıldıkları zaman kısa; isim olarak kullanıldıklarında ise uzun biçimleri görülür.14 14 Burada kısa biçim diye aldığımız biçimler, Clark tarafından “basic” ve clipped” başlıkları altında iki sütunda değerlendirilmiştir. Uzun biçim ise Clark’ta “emphatic” başlığı altında gösterilmiştir. Clark, çalışmasında 50, 80 ve 90 sayılarının da uzun ve kısa biçimlerini ayrıca göstermiştir (1998: 442). Benzing de, sayı kelimelerinin ilk on sayı için “vasıflık (zayıf)” ve “kuvvetli (müstakil)” şekillere ayrılabileceğini söylemiştir (2005: 307). teklik 1.şahıs teklik 2. şahıs teklik 3. şahıs çokluk 1. şahıs çokluk 2. şahıs çokluk 3. şahıs ET. ben, men, min sen ol biz siz olar KM. bi çi *i bida / ba ta *a Çuv. ep / epÏ es / esÏ vÉl epir / epÏr esir / esÏr vÏsem 248 Feyzi ERSOY Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013 kısa biçim uzun biçim pÏr pÏrre “bir” ikv, ik ikkÏ “iki” viíÏ, vií viííÏ “üç” tÉvatÉ, tÉvat tÉvattÉ “dört” pilÏk pillÏk “beş” ultÉ, ult ulttÉ “altı” íiçÏ, íiç íiççÏ “yedi” sakÉr sakkÉr “sekiz” tÉhÉr tÉhhÉr “dokuz” vunÉ, vun vunnÉ “on” pÏr kurka “bir kepçe”, ikÏ Ïne “iki inek”, vií kun “üç gün”, tÉvatÉ aça “dört çocuk”, pilÏk íuhrÉm “beş kilometre”, ultÉ laşa “altı at”, íiçÏ taka “yedi koç”, sakkÉr çike “sekiz batman”, tÉhÉr puşÉt “dokuz keçe”, vunÉ asÉmçah “on büyücü”, vun ik vitre “on iki kova”, vun pilÏk stakan “on beş bardak”, íirÏm íın “yirmi insan”, vÉtÉr íul “otuz yıl”, hÏrÏh talÉk ta hÏrÏh kaí “kırk gün kırk gece”, allÉ íın “elli insan”, íitmÏl íuhrÉm “yetmiş kilometre”, íitmÏl íiçÏ talÉk “yetmiş yedi gün”, íÏr íul “yüz yıl”, ik íÏr íuhrÉm “iki yüz kilometre”, sakÉríÏr ut “sekiz yüz at”, pin te ikÏ kÏvÏ “bin iki melodi”, viíÏ pin íul “üç bin yıl”, íÏr pin aça “yüz bin çocuk”, ikÏ million íurÉ íul “iki buçuk milyon yıl” (Ersoy 2010: 171). 11. Çuvaşçada üleştirme sayı sıfatlarında kullanılan ek, ünsüzlerden sonra da -şAr’dır. Ekin ünsüzlerden sonra da ş’li oluşu, Çuvaşçayı diğer Türk lehçelerinden ayırır.15 Bununla birlikte sadece pÏr “bir” sayısında +er şeklinde olan ek, “on bir”, “yirmi bir” gibi sayılarda yine +şer biçimindedir. pÏrer saltak “birer asker”, ikşer kÏneke “ikişer kitap”, viíşer-tÉvatşar kayÉk “üçer dörder kuş”, ultşar kÏrenke “altışar kirenke”, vun pÏrşer ulma “on birer elma”, vÉtÉrşar íuhrÉm “otuzar kilometre”, íurşar ulma “yarımşar elma” (Ersoy 2010: 176). 12. Çuvaş Türkçesinde yönelme ve yükleme hâli tek bir ekle (+A ) karşılanır. Grønbech, Çuvaşçada yönelme ve yükleme hâli için tek bir ek kullanılması durumunu şöyle izah etmiştir: “Muhtemelen, yaklaşma hâli, başlangıçta ‘vurmak’, ‘bakmak’ ve diğerleri gibi yaklaşma hâlinin uygun düştüğü fiillerde kullanıldı; ‘Onu vurdu’ yerine ‘Ona vurdu’ vs. ifadesi tercih ediliyordu ve bu ifade zamanla umumileşti.” (1995: 127). Levitskaya, Çuvaşça eki Eski Türkçe –ıġ’dan getirmiştir: –ıġ > -ı, > -É ve (Ï). Levitskaya, bu biçim, 3.şahıs iyelik ekiyle aynı olacağından, ekin yönelme hâli ekiyle aynı şekilde kullanıldığını belirtmiştir (1976: 19). Yılmaz ise Çuvaşçada vurguya bağlı olarak ilk hece dışındaki dar ünlülerin genişlemesi neticesinde yönelme ve yükleme hâli eklerinin karışmış olabileceklerini ifade etmiştir (2002: 8). Yönelme-yükleme hâli eki, ünsüzle biten isimlere doğrudan getirilirken; a ve e ünlüleri ile biten isimlerden sonra ise n sesi ile birlikte kullanılır. kayÉk+a “kuşu, kuşa”, tÉşman+a “düşmanı, düşmana”, halÉh+a “halka, halkı”, yal+a “köye, köyü”, tinÏs+e “denize, denizi”, íÏr+e “yere, yeri”, hÏvel+e “güneşe, güneşi”, aça+n+a 15 Çuvaşçada sistemli olan bu duruma Türkiye Türkçesinde yarımşar örneğinde rastlanır. Çuvaşçaya Özgü Bazı Özellikler Üzerine 249 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013 “çocuğu, çocuğa”, tÉpra+n+a “toprağı, toprağa”, tÏnçe+n+e “dünyayı, dünyaya”, tÏmeske+n+e “tepeye, tepeyi” Yönelme-yükleme hâli eki, É, Ï ve “u, ü” ünlülerinden sonra geldiğinde ekin geldiği kelimelerde bazı değişiklikler olur. É, Ï ünlülerin önünde bir ünsüz mevcut ise bu ünsüz ikizleşir. hüşÏ + e > hüşşe “kulübeye, kulübeyi”, vutÉ + a > vutta “ateşe, ateşi” “u, ü” seslerinden biriyle biten bir kelimeye bu ek geldiğinde ise u ve ü sesleri, Év ve Ïv’ e dönüşür. tu+a > tÉva “dağı, dağa”, kÏtü+e > kÏtÏve “sürüyü, sürüye” Çuvaşçada, ekin yönelme ve belirtme olmak üzere başlıca iki işlevi vardır (Ersoy 2010: 111). a. Yönelme Kinona yultaşsempe kayrÉm. “Arkadaşlarımla sinemaya gittim.” b. Belirtme íak sÉmahsem hıííÉn tuhtÉr şlepkine tÉhÉnçÏ. “Bu sözlerden sonra doktor şapkasını giydi.” 13. Bilindiği gibi, Türkiye Türkçesinde “ne….ne” bağlacıyla kurulmuş cümlelerin yüklemleri genellikle olumlu olmaktadır.16 Bazı istisnaları olsa da Genel Türkçe için de bu kural geçerlidir. Çuvaş Türkçesinde ise bu tarz cümlelerin yüklemleri sistemli olarak olumsuzdur (Ersoy 2004: 1081; 2010: 458). HÉnasem temşÏn ni yurlamaííÏ, ni taşlamaííÏ. “Niçin bilmiyorum, konuklar ne şarkı söylüyor ne de dans ediyorlar.” PirÏn íıvÉhra ni külÏ, ni pısÉk yuhanşıv íuk. “Bizim yakınımızda ne bir göl ne de bir ırmak var.” Sana asa ilse kuí umne kÉlarmalÉh pirÏn kitle ni sÉnükerçÏkü, ni íırÉvu íuk. “Bizim evde seni hatırlayarak göz önüne getirecek ne bir resmin ne de bir mektubun var.” 14. Çuvaşçada soru eki çoğunlukla –i’dir.17 Diğer Türk lehçelerinde ise bilindiği gibi bu ek için genellikle -mI, -mU, -bA, -pA gibi şekiller kullanılır. pÏletÏr-i? “biliyor musunuz?” kilçÏ-i? “geldi mi?” Yukarıda sıralanan dikkat çekici özellikleri ile Çuvaşça, bugün Türk yazı dilleri arasında özel bir yere sahiptir. Hiç şüphesiz, bu maddelere başka maddeler ilave etmek mümkündür. Türk 16 Ciden Sena Menabit, “Ne…Ne’li veya Ne…Ne De’li Bağlama Edatlarında Olumsuzluk Sorunu” başlıklı yazısında Tanzimat’tan itibaren Türkiye Türkçesinde bu tarz cümlelerin yüklemlerinin hangi şartlarda olumsuz olabileceği hususuna açıklık getirmeye çalışmıştır (2006: 71-91). 17 Çuvaşçada -i’nin dışında -şi ve -im gibi soru ekleri de vardır. 250 Feyzi ERSOY Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013 dilinin problemli pek çok meselesinin aydınlatılmasında buradaki örnekler gibi önemli veriler sunan Çuvaşça, üzerinde yapılan çalışmalar arttıkça, Türkologlara yol göstermeye devam edecektir. KAYNAKÇA ALKAYA, Ercan (2010), “Türkiye Türkçesinde ve Türk Lehçelerinde İyelik Ekinden Sonra Kullanılan +lAr Çokluk Eki Üzerine”, Müjgan Cunbur Armağanı (Hazırlayan: Prof. Dr. Tuncer Gülensoy), TKAE Yayınları, s, 31-37, Ankara. ANDREYEV, İ. A. (1997), “Çuvaşskiy Yazık”, Yazıki Mira, Tyurkskiye Yazıki, s. 480-491, Bişkek. BASKAKOV, N. A. (1975), “On the Common Origin of the Categories of Person and Personal Possesion in the Altaic Languages”, Researches in Altaic Languages, s.7-14. BENZİNG, J. (1959), “Das Tschuwaschische”, Philologiae Turcicae Fundamenta, Wiesbaden, s. 695-751. BENZİNG, J. (2005), (Çev. Zeki Kaymaz) “Çuvaşça”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, Cilt: V, Sayı 2, Sayfa: 303-309. CEYLAN, Emine (1995), “Çuvaşistan, Çuvaşlar ve Çuvaşça”, Çağdaş Türk Dili (7), Ocak 1995, s. 16 – 24 CEYLAN, Emine (1997), Çuvaşça Çok Zamanlı Ses Bilgisi, TDK Yay. , Ankara. CLARK, Larry (1998), “Chuvash”, The Turkic Languages, London and New York, s. 434-452. EMRE, Ahmet Cevat (1940), “Şahıs Zamirleri Üzerine Karşılaştırmalı Bir Araştırma”, TDAY Belleten, Seri: II, Sayı: 3-4, Mayıs 1940, Ankara 1940, s. 12-29. ERCİLASUN, Ahmet Bican (2004), Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara. ERDAL, Marcel (2004), A Grammar of Old Turkic, Leiden-Boston, 575 s. ERSOY, Feyzi (2004), “Çuvaş Türkçesiyle Türkiye Türkçesinin Söz Dizimi Bakımından Karşılaştırılması”, V. Uluslararası Türk Dili Kurultayı Bildirileri I, 20-26 Eylül 2004, s. 1075-1086. ERSOY, Feyzi (2007), “Çuvaş Türkçesi”, Türk Lehçeleri Grameri, Ankara 2007, s. 1285-1340. ERSOY, Feyzi (2010), Çuvaş Türkçesi Grameri, Gazi Kitabevi, Ankara. ERSOY, Feyzi (2012), Türk-Moğol Dil İlişkisi ve Çuvaşça, Gazi Kitabevi, Ankara. FEDOTOV, M. R. (1996), Çuvaşskiy Yazık, İstoki Otnoşeniye k Altayskim i Finno-Ugorskim Yazıkam İstoriçeskaya Grammatika, Çeboksarı. GRØNBECH, K. (1995), Türkçenin Yapısı,(Çev: Mehmet AKALIN), TDK Yay., Ankara. HÏVETERÏ, T (1928), ÇÉvaş ÇÏlhÏyÏn KrammattikÏ, Şupaşkar. JOHANSON, Lars (2002), Structural Factors in Turkic Language Contacts, 186 s. (Çev. Nurettin Demir; Türkçe Dil İlişkilerinde Yapısal Etkenler, TDK Yay., Ankara 2007.) KRUEGER, J. G. (1961), Chuvash Manuel, Bloomington. LEVİTSKAYA, L. S. (1976), İstoriçeskaya Morfologiya Çuvaşskogo Yazıka, Moskova. Çuvaşçaya Özgü Bazı Özellikler Üzerine 251 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 8/9 Summer 2013 MENABİT, Ciden Sena (2006), “Ne…Ne’li veya Ne…Ne De’li Bağlama Edatlarında Olumsuzluk Sorunu”, TDAY Belleten 2004/I, Ankara. PAVLOV, İ. P. (1965), Hal’hi ÇÉvaş Literaturı Çilhi, Şupaşkar. POPPE, Nicholas (1965), Introduction to Altaic Linguistics, Wiesbaden. RAMSTEDT, G. J. (1957), Vvedeniye v Altayskoye Yazıkoznaniye, Morfoloji, Moskova. TEKİN, Talat (2003), “Zetacism and Sigmatism in Proto-Turkic”, Talat Tekin, Makaleler 1, Altayistik, Ankara, s. 1-37. TEKİN, Talat (2004a), “Altaic Languages”, Talat Tekin, Makaleler II,Ankara, s. 404-413. TEKİN, Talat (2004b), “Ana Türkçede z’leşme ve ş’leşme”, Talat Tekin, Makaleler II, Tarihi Türk Yazı Dilleri, Ankara, s. 598-612. TEKİN, Talat-ÖLMEZ, Mehmet (1999), Türk Dilleri, Simurg Yay., İstanbul. TGS: Türk Gramerinin Sorunları Toplantısı II (TGS II 1999), TDK Yay., Ankara. YEGOROV, V. G. (1954), Sovremennıy, Çuvaşskiy Literaturnıy Yazık v Sravnitel’no-İstoriçeskom Osveştenii, Çeboksarı. YILMAZ, Emine (2002), Çuvaşça Çok Zamanlı Morfoloji, Grafiker Yayınları, Ankara. ZEYNALOV, Ferhat (1993), Türk Lehçelerinin Karşılaştırmalı Dilbilgisi, İstanbul.

30 Mart 2015 Pazartesi

Çuvaş Türkçesi BAZI KELİMELER ve CÜMLELER

Çuvaş Türkçesi

BAZI KELİMELER ve CÜMLELER

epê = ben
esê / esir = sen
vâl / vêsem = onlar
kam = kim
mên = ne
âşta = nerede
mênle = nasıl
haşan = ne zaman
âştan = nereye, nerede
mên çuhlê = ne kadar
pur = var
şuk = yok
sapla, iyye = evet
yurat = tamam
pallah = tabi
hal = şimdi
koyran = sonra
kirlê = gerekli
kirlê mar = gereksiz
tautopuş = teşekkür
tarhassân = lütfen
kaşarâr = afedersiniz
an çârmansamâr = boşver
nimeh temar = birşey değil
pultarapâp : yapabilirim / 
pultaratâp mastâp = yapamam
avan-? sıvlah sutâp : sağlık diliyorum
sıvâ pultâr, tepre kuriççên = hoşçakal, görüşürüz
ırâ ir pultâr = günaydın
ırâ kun pultâr = iyi günler
ırâ kaş pultâr = iyi akşamlar
yurat-i ? = olur mu, evet mi?
kaşarâr tarhaaşşan = afedersin
pitê şel = çok yazık
ânlatâr-i mana = beni anlayor musunuz
ânlanmastâr = anlamıyorum
epê pêtempeh ânlantan = ben tamamen anladım
tepêr hut kalâr-ha = bir kez daha söyler misiniz
pikê avan = çok iyi
pêlmestâr-i esir = bilmiyor musunuz
kuşarsa parar-ha = aktarır mısınız
kolâr-ha tarhaşşân = söyleyin lütfen
parâr-ha ?verin
men kirlêççe sire = size ne gerek
şakna çâvaşla mên teşşe = buna çuvaşça ne deniyor
şakna çâvaşla kalâr-ha = bunu lütfen çuvaşça söyleyin
epê çuvaşla kalâr-ha verenez tetêp = ben çuvaşça öğrenmek istiyorum
çâvaşla kola şos tetper = çuvaşça konuşmak istiyorum
çâvaşla çelki yıvar-i = çuvaşça sor mu ?
çuvaş çelhi yıvâr mar = çuvaşça zor değil
mana çâvaş çelhi = çuvaşça öğrenmeme yardım edim
havaspah pulâşâp = memnuniyetle ederim.
menle fakültetra vêrenebêr esir = fakültenin hangi bölümünde okuyorsun
enê filologi fakültetençe ugrenetip = dil fakültesinde 
haş kursra vereneter = kaçıncı sınıfta okuyorsun
epe sıccemas verenetep = 7.sınıf
sakkârmês = 8.sınıf
karatâr-i kunta = burda dinleniyor musun
hânana kilnê = misafir geldim
epir kunta êçletnêr = biz burda çalışıyoruz
verenetper = okuyoruz
puran-par = oturuyoruz
esir kunta tussem çennipe kilne = biz buraya dostlarımızın davetiyle geldik
aştan kilnê esir = nereden geldiniz
esir muskavran kilne = moskovadan geldik
havâr adresa pamâr-şi = kendi adresinizi vermez misiniz ?
telefon pur-i siren = telefonun var mı
man telefon nomerê ...= benim telefon numaram ..
esri telefon-, ku e kilti-i = iş telefonu mu ev mi
ku vâl eçri (kilki) telefon = bu iş telefonu
şru sureteper sirenpe yore-i = mektup yürütelim mi sizinle
sirenpe pallaşnaşân haşas = gelecekte irtibat tutalım
ırâ suratâp sire = iyilik sunuyorum size
tavanârsene salam kalâr =kardeşlerinize selam söyleyin

Çuvaş Tarihi ile ilgili PDF

ÇUVAŞLAR VE ÇUVAŞÇA [PDF]

Ses Değişmeleri

Rotasizm: Altay dilleri arasında bugün görülen bazı ses değişikleri, kökende ses bilgisi bakımından bir ortaklığa dayanır. Türkçe sözlerdeki "z"ler Çubaşça, Moğolca ve Tunguzcada "r"ye dönüşür. Buna "rotasizm" denir.
Lambdaizm: Türkçe "ş" sesinin aslî ses olduğu, Çuvaşça ve Moğolcadaki "l" sesinin bu sesten türediğin iddia eden Altayist görüştür.
Sigmatizm: Çuvaşça ve Moğolcadaki "l" sesinin asıl ses olduğunu, Türkçedeki "ş" sesinin de bu aslî sesten türediğini iddia eden altayist görüştür. Bu görüşün karşıtı olan görüş ise lambdaizmdir. Gustaf John Ramstedt sigmatizmin en önemli savunucularındandır..
Zetasizm: Çuvaşça ve Moğolcadaki "r" sesinin asıl/eskicil ses olduğunu, Türkçe "z" sesinin ise bu asıl/eskicil sesten türediğini iddia eden Altayist görüştür. Bu görüşün karşıtı olan görüş ise rotasizmdir. En önemli savunucularından birisi Gustaf John Ramstedt'dir.

ÇUVAŞÇA" J.BENZİNG

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi i Journal of Turkish World Studies,
Ci/t: V, Sayı 2, Sayfa: 303-309, JZMjR2005.
ÇUVAŞÇA"
J.BENZİNG
Volga dirseğindeki Kazan'da, ileride -Tatarlar ve Başkırlar arasında dağılmış olarak- Volga ve
Ural arasındaki bölgede, nispeten az olan sayılarına rağmen (1959 sayımına göre 1.470.000) dil bilim ve
etnoloji açısından en ilgi çekici ve en önemli Türk halklarından biri olan Çuvaşlar (Çavaş) yaşar.
Hem farklı etnik hususiyetleri hem de ağız hususiyetlerine göre Çuvaşlar iki ana gruba ayrılırlar:
Kozmodem'jansk, Çeboksary, Jadrin ve Kurmyş kasabalarında Yukarı Çuvaşlar (viryal < *üz el "yukarı
memleket, yukarı halk") ve Aşağı Çuvaşlar (anatri < *enet ôegi ? 'aşağıda [Volga ve devamında]
bulunanlar'), ayrıca, bilhassa Volga kıyısı dağları boyunca Cyvil'sk'den, Tetyuşi üzerinden Ul'janovsk
(eski Simbirsk, Step Çuvaşlarının merkezi) bölgesine kadar olan yerdeki Step Çuvaşları önemle
kaydedilmelidir. ~.
Çuvaşların etnolojik manada, dinsizlik inanışlarına bazı İslami etkiler olmasına rağmen,
müslüman olmayan az sayıdaki Türk halklarından birisi olarak karşımıza çıktığı ilk bakışta anlaşılıyor.
Rus Ortodoks Hristiyanlığını kabul edenlerle birlikte büyük bir kitle kendi dini bölge kültürlerini
korumaktadırlar. Bunlar dışarıya çalışmağa gidenler olarak bilhassa Türkçenin hususiyetlerini step
halkları içinde korumaktadırlar ve bu Türk halklarının kültür tarihi araştırmalarında büyük bir önem arz
etmektedir. Diğer taraftan da Çuvaşlar, Bulgar halklarının bakiyesi olarak (büyük bir kısmı da Tatarlara
ve Başkurtlara uzanmaktadır) bilhassa lengüistik bir ilgi istemektedir. Çuvaşlar ve (Volga) Bulgarların dil
birliği, Tatarlardan Hüseyin Feyzanov (1826-i 866) tarafından ortaya kondu ve 13. yüzyıl sonuyla 14.
yüzyıl başlarına ait Volga-Bulgar mezar taşlarının yardımıyla ilmi olarak ispat edildi. Nıl.Aşmarin
1902' de bu meseleyi etraflıca inceledi ve "Bolgary i Çuvaşi" (lOAlE 18, s.i -132) adlı çalışmasında izah
etti.
Volga-Bulgar Devleti'nin Moğollar tarafından 1236'da yıkılmasından sonra, bugünkü Çuvaşların
bulunduğu bölgede Altınordu devleti kuruldu ve 1552'de Kazan Hanlığı'yla birlikte Rusya'nın eline
düştü. Bulgarların Altınordu'dan beri hemen hiçbir politik rolleri olmadı. Çuvaş sözü, ilk defa 1551'de
görülmekle birlikte Çuvaşların kökeni ve Çuvaş kelimesinin manası henüz açıklanamamıştır.
Uzun yıllardan beri münferit araştırmacılar tarafından Çuvaş dili ile meşgulolunmasına rağmen
bu araştırmacılar umumiyetle bu dilin layık olduğu dikkati göstermemişlerdir. İlk olarak 1769'da
Moskova'da Çuvaşçanın muhtasar bir grameri yayımlandı. Bu yayının 1775'teki yeni baskısı LEVESQUE
tarafından Journal Asiatic'ıe 1825 yılında Fransızca olarak yayımlandı. M.KLAPROTH 1828'de Çuvaşça
ile Türk dillerini karşılaştırdı. 1843'te Wilhelm SCHOTT'un De Lingua Tsclıuwasclıorum adlı küçük eseri
çıktı. Bu eser, 1876'da Paris'te Fransızca tercümesiyle de yayımlanmıştır. MESZAROS ve
PAASONEN'den itibaren Berlinlilerin yayınları oldu. Bilhassa J. RAMSTEDT ve NN POPPE Çuvaşça
ile meşguloldular. Bu dil hakkında NI. AŞMARİN'in temel atıcı eserlerinin dışında Rusça yazılmış
eserler, Rusya dışında pek tanınmamaktadır.
Volga-Bulgar mezar taşlarında Arap alfabesi kullanılmış iken, Yeni Çuvaşçada pratik açıdan
daima Rus yazı işaretleri kullanılmıştır. Çuvaş IVAN YAKOVLEVİç YAKOVLEV (l848-1930)'in ana
dilinin ses kanunlarına uygun dahiyane bir yazıyı ortaya koymasına kadar yaklaşık yetmiş yıl boyunca
Çuvaşçanın karmaşık ses düzeni yetersiz ve alışılagelmiş işaretlerle gösterilmiştir. Bu yazı o zamandan
beri çok az değiştirilmiştir. b, d, g, z, i, d', i, i, d' ötümlü ses dizisinin yalnızca gerekli olan kapalı
seslerin yerinde yardımcı ses olarak, iki vokal arasında veya bir akıcı ve bir vokal arasında ortaya çıktığı
bu gözlemden hareketle anlaşılıyor. Daha sonra mezar taşlarında bu işaretlerin kullanılmasından
vazgeçilmiştir. Daha çok bu, ses kanunu gereği olarak kelimenin başında veya sonunda bulunmaktadır.
• "Handbuch der Orientalistik", Fünfter Band-AlTAISTlK, Erster Abschnitt Turkologie, Leiderı/Köln 963 s.6 -72.
303
1. Benzing
Ben aşağıda AŞMARİN'in alfabesini ve parantez içinde her harfin "Philologiae Turcicae Fundamenta"da
tarafımdan kullanılan Latin harfli transkripsiyon işaretlerini ve Fin-Ugor sistemine göre yeterli fonetik ses
değerlerini verdim:
Aa (a; a)-E e (e; e, e, c) -bl bl (y, i, i) -ll II (i; i, i) -Yy (u; u, o) -y Y (ü; ü) -Aii (ii; :J,
:J) -E e (e; e, ö) -H if (j; j) -B B (v; v, v) -K K (k; k, k, G, G, y) -JI n (1; 1, 1') -}1 ]b (1'; 1') -M M
(m; m, m) -H H (n; n, il) -lI> lh (il; il) - II n (p; p, p, B, B, b, b) -P P (r; r, f) -P P (r; f) -C c (s; s,
z, z) -Ç ç (S; S, i; z) -T T (t; t, 1', D, D, d, d) -b b (ç; 1', S, ÖZ, d', z) -tt (1'; 1', D) - 0 (f; f)-X
x (h; x, x, y) -lll III (ş, Z, z).
Türk dillerinin ekseriyetinde olduğu gibi Çuvaşçada da ünlü uyumu kanunu önemlidir. Buna
göre, bilindiği gibi, bir kelimede yalnız ince sıradan ünlüler (e, i, ü, e) veya kalın sıradan ünlüler (a, o, u,
ii) bulunabilir. Bununla birlikte bazı kelimeler bu kuralın dışına çıkarlar. Bu kelimelerde bazı husus! ekler
bulunmaktadır ve bu ekler sadece ince sıradan şekiller alırlar ve böylece normal ünlü sırasının dışına
çıkarlar. Örnek: çokluk eki +seın, 3.şahıs iyelik eki + e (+i). o ve ö ünlüleri Aşağı Çuvaşçada (ve yazı
dilinde) tamamen u, ave e olarak görülür. Bu şekiller ses tarihi ile ilgilidir. Dudak çekerliği yazı dilinde
rol oynamaz, sadece bazı ağızlarda önemsiz rolleri vardır. -u/-ü sonsesi, önsesi ünlü olan bir ek önünde
yazı dilinde daima değişir, ağızlarda da hemen hemen her yerde -av-/-ev- dir. u- a, 0- a, i- e, a gibi
münferit değişmeler bazı kelimelerde ve katar- 'öldürmek'< vi/- 'ölmek', kôlar- 'getirmek' < kil- 'gelmek' gibi bazı ettirgen fiil teşkillerinde mevcuttur.
Yakovlev tarafından a ve e'nin "indirgenmiş ünlüler" olarak birkaç noktadan değişik bir hal
göstermesine dikkat edilmesi önemlidir, tıpkı ünlüler gibi: Yalnız indirgenmiş ünlüler tamamen
zayıflayabilir veya yeni ünlü olarak tekrar teşkil edilebilirler ve kelime vurgusunun umumiyetle
kelimenin tam ünlülü hecesinde bulunduğu ortaya çıkar: taras 'ayakta durmak', ilenıle 'güzel', sapramôr
'vurduk'. Yalnız indirgenmiş ünlüleri koruyan kelimelerde, ilk hecelerde zayıfbir vurgu (son hecede de
var) bulunur: tiitdmdr, tiitdmiir 'ayakta durduk'.
Ünsüzlerde daha önce zikredilen "basit patlayıcı sesler k, p, s, S, ş, t, t', ç'den sonra ünlüler
arasında veya akıcı ve ünlü arasında sert patlayıcı olarak söylenir" kuralının yanında, damaklılaşma çok
önemlidir. v, k, I, ın, n, p, r, t sesleri açık ünlüler önünde ve kelime sonunda açık ünlüye göre
damaklılaşmış olarak (v, k gibi) telaffuz edilir. Bu kural umumiyetle geçerliliğini korur. Yakovlev'in yazı
reformundan itibaren yazıda damaklılaşma nispeten nadir hallerde görülmektedir. Boğuk ünlülü
kelimelerde damaksıl I, it, i ; t' ortaya çıkmaktadır.
Çuvaşçanın ses tarihi çok komplikedir ve henüz görünüşe göre birçok mesele çok belirsiz ve
şüphe çekicidir. Farklı ses aşamalarının kronolojisi bilhassa dikkati çekmektedir. Burada bütün bu
problemlere kısaca işaret edilecektir. Aşağıdaki tablolarda Eski Türkçenin sesılı-inin Çuvaşçadaki
karşılıkları gösterilecektir:
Ünlüler
Türkçe a E e i i o Ö (ö) uü
Çuvaşça u, i A a e,a a,e li, Ü,U u ü,u
Kök u, ü (e) i i u, i u, i i u i (vi?)
hecesinde ii, e e,ii a a a e,ii iii:
(a, e) (ii)va
Çuvaşça 2. ve a veya e e/a e/ii iile iile e/ii
diğer heceler e/a e/a
Ramstedt'in işaret ettiği gibi ş, k, j'nin umumiyetle açık ünlülerde, söylenişte boğuk olarak
değiştiği görülüyor (şôna 'sinek', tak- 'dökmek': tök-), ş, ç, i olmasına rağmen boğuk ünlüler sık sık açık
ünlüye değişmektedir (il 'kırmızı': al, siM 'saç': saç). Aslında Türkçenin asli uzun ünlülerinin Çuvaşçada
304
Çuvaşça
bulundurulması müphemdir (kiik 'kök' = Trkm. kök, kavak 'mavi' = Trkm. gök, utd 'ot' = Trkm. ot, vut
'ateş' = Trkm. öt vb.). Türkçede ünlüyle başlayan birçok kelimede v veya yönsesi vardır (yat 'ad' Tat.
at,yal 'köy': el [karşılaştırma Balkarcayel 'köy'], yus 'as, kakım': as, vir 'darı': ögür).
Ünsüzler (tabloya bakınız)
Çuvaşçada Türkçenin sesleri açısından farklı sesler bulunduğundan tabloda çok sayıda soru işareti
görülecektir. Şimdiye kadar herhangi bir şekilde, hadisenin açıklanması üzerinde durulmamıştı. Aynı
şekilde, bilhassa Türkçe, Moğolca ve Macarcanın dil tarihi için çok büyük önemi olan z > r ve (belki z)
> 1 değişmesi gibi farklı ses aşamalarının zamanının tespiti de kesin değildir. Volga Bulgarcası için bu
değişim lO-Ll. yüzyıldan önce değildir. Bunun diğer batı Türk dillerinde daha erken meydana gelip
gelmedi ği ise şu an için bir problemdir. Moğolca ile Çuvaşçanın benzerliği bazı araştırmacılar tarafından
sıkça vurgulanmıştır. Örneğin Altayca önses d-, C-, y-, n- (n-j'rıin tek bir önses y-'ye (Çuvaşça s-) tekabül
etmesi gibi, Türkçe ile Çuvaşça arasında, son derece önemli fonetik hadiselerin bulunduğu bilhassa
vurgulanmalıdır. Bu benzerlik gramer alanında daha açık olarak görülmektedir:
Türkçe
y
c
n
n
1)
m
s
z
ç
P
b
t
d
8
q
k
y,g
Çuvaşça önses
s- (değİşmed~ y-)
? -m
s-, ş­
?
s- (değişrnede ç-)
p-, -m
t-, ç-, ? ş-
h-, yk-
Çuvaşça İç ve sonses
-y- -i <*-ay
-v- (dudak ünlüsünden sonra)
-F (-)
t önünde ekseriya 0
-I ürısüz önünde sık sık 0
-n- -n, -na/-rıe, -rn
?
-n (-), 0
-m "<- dudak="" nden="" nl="" p="" s="" sonra="">-rn (-)
-s (-), -ş (-)
-s (-) değişmede -ş (-)
-I (-) (ş'den değil i'den mi?)
-F (-), değişmede -s (-)
-ş (-),-ş(-)
-p (-)
-v (-)
-t (-), -ç-
-t-
-r (-), ? -y-, değişmede-y-, -v-
-h-, 0 -h, -k, 0
-k-, 0 -k, -h, 0
-v (-),0
Kelime Teşkili
Bütün Türk dillerinde olduğu gibi Çuvaşçada da açık bir şekilde isim ve fiil tabanları görülür.
Buna göre eğer isim ve fiil yapan ekler, tesadüfen benzer olursa, ekler, fonksiyonlarıyla farklılaşırlar.
En önemli isim ekleri olarak şunlar zikredilebilir:
Küçültme +Sa (Ortak Türkçe +çık); +ah, +ak (ortak Türkçe +ak); aynı şekilde birkaç nadir şekil
+k ,+ka, +kkay, +uk, +şka. Bir şeyin sık sık olduğu yeri gösteren +lah (ortak Türkçe +lak), aynı şekilde
+sar (yumansar 'rneşe ormanı'). Türkçede gördüğümüz gibi +liih sıfatlardan mücerret isimler yapar, +la
(ortak Türkçe +lığ) ve +sar (ortak Türkçe +sız) sıfatlardan "... sız" manasında yokluk isimleri yapar.
Mücerret isimleri de +aşe eki sıfat olarak teşkil eder. Bunlar tıpkı 3. şahıs iyelik eki görünüşünde (ortak
Türkçe +(i)si ) ortaya çıkarlar: sarlakôşe 'onun genişliği' > 'genişlik'< sarlaka 'geniş' (ortak Türkçe
seril- 'serilmek'). Münferit teşkiller bir bütün olarak henüz araştırılmamıştır. Örnek: ınaysa 'kızların
boyun takısı'< may 'boyun' (ortak Türkçe boyun ), sasôl 'ilik' < sas(ii) 'ilik'.
Fiiller isimlerden şu ekler yardımıyla teşkil edilirler: +la- (ortak Türkçe +la-), +ar- (ortak Türkçe
+ar-, örnek: kdvakar- 'mavileşrnek': Türkçe köker-), +a- ve +al- (örnek: şural- 'beyazlaşmak'<şurii
305
J. Heııziııg
çokluk
+sene
+sentc
Bu şekiller sadece teklik
içindir.
+senten
+scnpe
+sempele
-ı-semşen
+sem
--an, ünlüden sonra --nan --senen
+şan (ortak Türkçede son
çekim cdatı: üçün
+an
+(l)la
+(ç)çen
+a, ünlüden sonra +na
+ta (r, I,"'den sonra)
diğer hallerde +ra
+tan / +ran
+pa/+pala( n)
Nominativ:(belirsiz)
Genitiv : (kimin ?)
Dativ : (kime ")
Akkusativ : (kimi ?)
Lokativ : (nerede ?)
Ablativ : (nereden ?)
Instrumentalis: (ne ile,
kimle ?)
Kausalis : (ne için, kim için
?)
Modalis : (hangi şekilde ?)
Adverbialis (hangi
durumda ?)
Terminalis (ne zamana
kadar ?)
'beyaz': ortak Türkçe sarıg 'san') ve +at- (şurat-'beyazlatmak'),+al- (örnek: sutôl- 'ışıklı olmak'< su ta
'parlak, ışıklı'<*yar(u)tuk ), +an- (siven- 'soğumak', Çuvaşçanın dil hassasiyeti için < sivi! 'soğuk'=
ortak Türkçe sogukı, +ah- (ortak Türkçe +ık-, örnek: tutalı- 'paslanmak', tu/ı- 'çıkmak'< tuldh- =ortak
Türkçe *taşık->çık-), +şan- (ortak Türkçe +Sl11-, örnek: tipşen- 'kurumak'[geçişsiz] < tipe 'kuru'), +şarttipşer-
'kurutmak' [geçişli] ).
En sık kullanılan fiilden isim yapan ekler şunlardır: -u «Tatarca -u) tıpkı -üm (ortak Türkçe -
/LLL) gibi fail ismi teşkil eder. Şunlar ise alet ismi yaparlar: -kas (ortak Türkçe -gIÇ), -çak (larçak 'sıra' <
lar- 'oturmak'> Uyg. olur-ı, -ka (tutka 'sap, tutacak yer' tut- = ortak Türkçe tut- 'tutmak'). Diğerleri: -ka
(ortak Türkçe -gi, örnek: eske 'içki'), -as (ortak Türkçe -ıŞ, örnek: tulıas 'çıkış, doğma'= ortak Türkçe
'çıkış"), -a (Türkçe -ıg, örnek: vile 'leş'= ortak Türkçe ölüg) ; ve -a C-*~ örnek: usa 'açık'= ortak
Türkçe: açık), -ak (ortak Türkçe -ık, örnek: setek 'parçalanmış'=ortak Türkçe 'yırtık'), -çak tıııulıtançak
'palavracı'), -kan (ortak Türkçe -gm, örnek: tarkan 'kaçan, kaçıcı'= ortak Türkçe tezgin). taslanka 'uzun
boylu'« ıasal- 'uzarnak'), tupsdm 'bilmece çözme; varlık'( < tup- 'bulmak') ve bunun gibi çok sayıdaki
yeni teşkiller artık görülmemektedir.
Fiil teşkilleri kısmında edilgen, ettirgen gibi türetilmiş fiil tabanlannın büyük bir yeri vardır.
Edilgenlik ve meçhullüğün eki -an- dır (ortak Türkçe -ın-ı. Bilhassa r, s, S, t ile sonlanan köklere gelir.-
al- da bu şekildedir (Türkçe -/1-). İşteşlik eki - as-'dır (ortak Türkçe -IŞ-, örnek: kalas- 'birbiriyle
konuşmak'< *keleş-= Kumukça geleş- 'nişanlanmak') ve bütün Türk dillerinde olduğu gibi ettirgenlikte
görünüşe göre farklı ekleri bir kuralolmadan yan yana buluyoruz: -at- (ortak Türkçe -t-; örnek: tipeı­
'kurutmak' [geçişli](ortak Türkçe -ır-r-ar-, örnek: üker- 'düşünnek',peser- 'pişirrnek' [geçişli] (t)tar- (ortak Türkçe -dır/-dar, örnek: velertter- 'öldürmek'). Tekrar gösteren -ala-/-kala- şekillerinden
ilki en eski şekilolmalıdır, thiivala- 'kovalamak'< hu- = Türkçe kov-), aslında her fiilden teşkil edilebilen
şekilolan -kala- (tekrar yanında küçültme manası da vardır) aslında Tatarca menşelidir. Uikele- 'sürekli
yemek', tutkalakala- 'küçük bir parçayı tutmak'< tutkala- 'daima parça parça tutmak'< tut- = ortak
Türkçe tut-). Tabiidir ki bütün bu ekler fiilin anlamı mümkün kıldığı sürece fiile birleştirilmektedir:
(avkalaıı- 'birazcık eğilrnek', herhüleııter- 'kaygılandınnak' : ortak Türkçe kaygılandır- 'kaygılandırmak,
müteessir etmek').
Şekil Bilgisi
Hal ekleri ve çokluk şekilleri aşağıdaki tablodadır:
teklik
Farklı hal eklerinin çok sayıdaki birleşmelerini iki şekilde isimlendinnek gerekir: Her bir
tabandan münferİt olarak teşkil edilebilenler: +alla (Dativ+Zarf », Allativ (nereye ?) ve İnitiv (ne
zamandan beri başladı?) +ranpa (ve +ranpala, şekilce=Ablativ+İnstrumentalis, gerçekte <
Ablativ+*ber(i) ). Hemen hemen bütün hal ekleri şekilce 3.şahıs iyelik eklerini alırlar: kitle 'evde'< kilti
306
çıı\'aşça
'evde olan kişi', atıenenni 'onun babası olan kişidir', vdrmantanni 'ormanda olan kişi', malalli 'önde olan
kişi' «mal+alla 'öne doğru').
Sıfat, vasıflık ve ek-fiilliktir, değişmez. Ek-fiillik genellikle +sker ekiyledir: avansker 'oldukça
iyidir'. Üstünlük çoklukla sadece cümlenin yapısıyla anlatılır: silten ças 'rüzgardan daha hızlı'(kelimesi
kelimesine: 'rüzgardan hızlı'). Karşılaştırma eki +rah (r, 1, n'den sonra +tarah) belki de Tatarcadan
alınmadır; bu ek zarf-fiil ekine ve isime de bağlanabilir: surınanallarah 'biraz daha sık dereye gitmek'.
Üstünlük, çeşitli zarfların yardımıyla gösterilir. Alışılagelmiş üstünlük edatı çi'dir: çi pusôk 'en büyük'.
Bunun yanında ikilemeler yardımıyla teşkil edilmiş üstünlük gösterme de mevcuttur: sap-savraka
'yusyuvarlak', ıip-tipe 'kupkuru', kan-kavak 'masmavi'. Bunlarla birlikte iki heceli ikilemeler de vardır:
tapa-tan 'dümdüz'; sapa-saramas 'çınlçıplak'.
Sayı Kelimeleri
1 perre/per 6 ultta/ulta 20 sircrn 70 sirörn
2 ikke/ike 7 siççe/siçô 30 vatar " 80 sakar vurma
3 visse/vise 8 sakkar/sakar 40 hörök 90 tahar vurina
4 tavatta/tavata i" 9 tahharıtahar 50 alla 00 ser
5 pillek/pilek 10 vurına/vun 60 utma! 1000 pin
i vun pere/vun per
Sayı kelimeleri, ilk onluğa göre vasıflık (zayıf) ve ek-fiil1ik veya müstakil (kuvvetli) şekillere
ayrılabilir. Sıra sayıları --amaş ekiyle teşkil edilir: perremeş 'ilk' yerine sık sıkpuslamaş «*başlam+ısı),
maltan/ıi «*ölJeldenki ?), pirvay!ıi «Rusça pervyj+ki) bulunur; ikkemeş 'ikinci' yerine ekseriya teper
'bir daha' kelimesini geçirir. Bayağı kesir sayıları, surd '112' ve çerek '114' dışında sıra sayıları
yardımıy la kurulurlar: ikke vissemeş '2/3'. Bunun yanında çok çeşitli söyleyişler de vardır. Üleştinne
sayıları +şer ekini alır (Tatarcadan alınmadır): ultaşar 'altışar' (istisna: perer 'birer').
Zamirler
Şahıs zamirleri epe (çarpık durum: man+) 'ben', ese (: san+) 'sen', va! (: un+) 'o, şu', epir (:
pir+) 'biz', esir (: sir+) 'siz', vesem (: vesen--) 'onlar'. Aidiyet gösteren zamirler olarak 1. ve 2. teklik ve
çokluk şahısta ekseriya (bazı ağızlarda daima) şahıs zamirinin genitivi kullanılır, diğerleri Türkçedeki
gibidir: +am, +u (: +un+, Hn+), +e/+i (daima ince, kelime tabanındaki çeşitli değişmelerle; çarpık
durum: +en+, +in+) ; bunun yanında sentaktik kullanımda +aşe « ortak Türkçe +(I)SI ), +amar, +ar, 3.
şahıs çokluk = 3. şahıs teklik (3. şahıs iyelik ekinin 'artikel' ve ilaveten 'nisbi ilgi' olarak kullanılışı
hakkında bakınız: ZDMG 94 (ı 940), s. 25 -267). İşaret zamirleri: ku (: kun+; çokluk keseınş 'bu', sakii
'burada', savii 'orada', wiil (: un+) 'öbür'; leşe 'oradaki', lı aylıi 'tam öbürü'; dönüşlü zamirler şunlardır:
Iıem 'ben kendim', Iıu 'sen kendin', Iıiiy(e) 'o kendisi'; lıamiir 'biz kendimiz', Iıiiviir 'siz kendiniz',
hiiysem 'onlar kendileri'. Soru zamirleri şunlardır: kam 'kim', men 'ne', Iıiiş(e) 'hangisi', menle 'nasıl',
hôsan 'ne zaman', mise 'kaç'.
Fiil
Fiilde olumsuzluk genellikle tabana eklenen -ma- ekiyle teşkil edilir: kilme- 'gelmemek'
(>kilmere 'gelmedi', kilmest' 'gelmiyor', ki/me 'gelmeyecek'). Birkaç fiil şeklinde olumsuzluk farklı
yollarla yapılır. Bu bilhassa emirde göze çarpmaktadır. (an kil 'gelme', an kay.ar 'gitme').
Olumlu şimdiki zaman için Çuvaşçada ek-fiil kullanılmaz. (vii! samrak 'o genç'> 'o gençtir').
Olumsuzluk vegeçmiş zamanda, eski zaman bildiren kelime türemeleri kullanılır: er- 'olmak', *ennez >
mar 'değildir', *erti > +(ç)çe 'idi', marççe 'değildi '; bu şekiller bütün şahıslar için aynıdır.
Mastar olarak fiil şekline -ma getirilerek yapılır. (ki/me 'gelme, gelmek', pama 'verme, vermek'
< par- ), bunlardan başka farklı türemeler de kullanılışlıdır, bilhassa --ma-sar (+ah) ' maksızın' şekli
sık görülür.
307
J Benzing
Zarf-fiillerde olumsuzluk şekli olarak -a ve -sa kullanılmaktadır. Gereklilik şekli -malla da
'rnastar'Ia ilişkilidir t epe kaymaıla "gitrneliyim', ese kilmelle mar "gelmemelisin': vasıflık-malli).
Geniş zaman sı fat-fiili -akan ekini alır (bazı donmuş şekillerde -an): sırakan 'yazan', olumsuzu
-man: sırman 'yazmayan', sırna 'yazılmış', sırman 'yazılmamış'.
Şimdiki zaman sıfat-fiili, yüklem olarak kullanılabilir (bütün şahıslar için değişerek), bu halde
geçmiş zamanı anlatır: epe ki/ne 'geldim, buradayım'. Duyulan geçmiş zaman kopula yardımıyla teşkil
edilir: +ççe 'idi': epe kurmanççe 'görmemiştim'.Gelecek zaman sı fat-fiili -as eki yardımıyla teşkil edilir:
paras 'verecek'. Bu, aynı şekilde yüklem olarak kullanılabilir: epe paras 'vermeliyim'. Bunu, sıkça +şan
'için' ekiyle birlikte -asşôn ' ....mak için' olarak görürüz...
Alışılagelmiş zarf-fiil eki -a (eş zamanlık zarf-fiili) ve -sa (ön zamanlık zarf-fiili) 'dır, her
ikisinin de olumsuz şekli aynıdır: -masar (yukarıya bakınız). -sa zarf-fiili bazı Çuvaş ağızlarında yüklem
olarak bulunmaktadır ve görülen geçmiş zamanı gösterir: epe sırsa 'henüz, o zaman yazdım'. Bu, nadir
olarak işitilen geçmiş zamana da mütealliktir. Bu ek edebi dilde de değişir; ayrıca geçmiş zaman
şekillerinin şahıs ekleri de vardır. (Aşağıdaki tabloya bakınız!) Herhalde -san 'eğer...' (ki/sen 'gelinirse,
gelindiğinde') ve sassan ' ...den sonra' (kaysassan 'gittikten sonra', 'gitmiş olduktan sonra') zarf-fiillerisa'nın
türemeleridirler. ilave olarak -iççen ' ...a kadar' ıkiliççen 'gelinceye kadar') zarf-fiili de
zikredilebilir.
Çekimli fiil şekilleri Çuvaş yazı dilinde aşağıdaki ekleri alırlar:
Şimdiki Zaman Görülen Geçmiş Zaman Gelecek Zaman
Olumlu Olumsuz Olumlu Olumsuz Olumlu Olumsuz
-atap -rnastap -ram i -tam -maram -ap -rnap :>< :><..>< :><.> " -atarı -rnastan -ran i -tan -rnararı -an -rnan f- .- .- -at' -rnast' -re / -çe -rnare -e -rne
:>< -atpar -mastpar :><..><
-ramar/-tamar -rnararnar :><.> -apar -mapar
o'; -atar -mastar 8-::ı -rar i -tar -marar o - -ar -mar 1.>' -asse -rnasse -res i -çes -rnares
1.>- -es -rnes
Şimdiki Zaman Hikayesi Duyulan Geçmiş Zaman İstek
Olumlu Olumsuz Olumlu Olumsuz Olumlu Olumsuz
:>< -attarn -mastam :>< -satta -rnasattarn :>< -attarn -rnattam f-" " " -atta -mastan f- -sattan -rnasattan f- -attan -mattan
-atçö -mastnçe -saççe -eççe -rneççe
..>< -attamar -mastamar ..>< -sattarnar ..>< -attamar -rnattamar ::ı -attar -mastar ::ı -sattar ::ı -attar -rnattar :>< :>< :>< o -atçös -mas(t)çes o -saççes o -öççes -rneççes ı:» ı» i.>
Emir .1
Olumlu Olumsuz
-am
:>< -
f-" -tar an-/ am-, vb.
..>< -ar ::ı
:>< -ar o
o- -ççar
Örnekler: kaya/ap 'gidiyorum', kayattdm "gidiyordum, giderdim', kayram 'gidiyordum, gittim',
kaysattam 'gitmiştim', kayôp 'gideceğim', kayaııôm 'gitsem', an kayar (ve kayar mar) 'gitmek
istemiyoruz' .
Bazen pu/- 'olmak, bulunmak' yardımcı zaman kelimesi olarak bulunur: ki/ne pule 'gelmiş
olacak; herhalde gelmiştir' vb.
Cümle yapısı hakkında burada çok şey söylenemez. Halk dili metinlerinin (rnasallar, plak
kayıtları) Türk dillerinin genel geçer kurallarından sadece edebi metinler olarak sık sık uzaklaştığı
308
Çııvaşça
vurgulanabilir. Birbirini belli bir kurala göre takip eden, belirli kelimeler ve cümle öğeleriyle çok sık
karşılaşıyoruz. örnek: hdş sulpa pumalla siren yala 'sizin köye hangi yoldan gidilebilir ?', tarhasşan.
mana hôıar vilemren 'lütfen beni ölümden kurtarır mısınız ?'.
Çuvaş gramerinin diğer hususiyetleri "Philologiae Turcicae Fundamenta"da, Çuvaşça hakkındaki
çalışmada gösterilmiştir.
KAYNAKLAR
Gramerier:
ın AŞMARİN, N.!., Materialy dlja izledovanija çuvaşskogojazıka, Kasan 1898.
ın --------------------, Opty izsledovanija çuvaşskogo sintaksisa, Kasan 1903.
ın BENZİNG, L, Kleine Einführung in die tschuwaschische Sprache, Berlin 1943.
ın --------------------, Das Tschuwaschische. in "Philologiae Turcicae Fundarnenta", 1959, s.695-75 i.
Sözlükler:
ın AŞMARİN,N.!., Thesaurus linguae Tscuwaschorum, Bd.I-XIX (7), !ın DMITRIEV,N.K., Russko - çuvaşskiy slovar'. Spri/oceniem kratkogo grammatiçeskogo oçerka çuvaşskogo jazyka,
Moskau 1951. ı:
ın PAASONEN,H., Csuvas Szojegyzek. Tschuwassisches Wörterverzeichnis. Budapest 1908.
ın EGOROV, V.G., Çuvaşla-vyraşla Slovar' (= çuvaşça-Rusça Sözlük). Supaşkar 1954. 8,320 s. (s.299'dan 320'ye kadar:
Kratkiy Oçerk grammatiki çuvaşskogojazyka).
ın SIROTKIN, M.JA., Çuvaşsko-russkij slovar'. Moskau 1961, gr.8, 630 s. (s.599-630: NA ANDREEV, Kratkij
grammatiçeskij oçerk Çuvaşskogojazyka).
Metinler:
ın BENZİNG, L, Bi/er şehrinin fethi (Çuvaş halk destanı). (La con uete de la vii/e de Bi/er. Specimen de la litterature
populaire des Tchouvaches), Türk Dili III, 8-9 (İstanbul 1947). s.126-136 (Metnin Türkçe tercümesiyle).
ın LACH,R., ve GRONBECH,K., Gesange russischer Kriegsgefangener. Tschuwaschische Gesange, Wien (Akad.) 1940
(Metnin Almanca tercümesiyle).
ill MESZAROS,GY., Csuvas nepkôltesi gyüjtemeny (Çuvaş Halk Şiirleri Derlemesi) II, Tl. Budapest 1912 (Metnin Macarca
tercümesiyle).
ın PAASONEN, H., Gebrauche und Volksdichtuııgeıı der Tschuwassen. Derleme: HEIKKI PAASONEN. Neşir: EINO
KARAHKA ve MARTTl RASANEN, Helsinki 1969 (Metnin Almanca tercümesiyle).
Diğer kaynaklar için bkz. J.BENZİNG, Einführung in das Studium der Altaisehen Philologie,
Wiesbaden 1953, s.127-131. ve Rudolf LOEWENTHAL, The Turkic Languages and Literatures of
Central Asie. Gravenhage 1957, s.149-155, 187-188.
Çeviren: Zeki KA YMAZ"

ÇUVAŞLAR ve ÇUVAŞÇA


Emine Yılmaz, “Çuvaşlar ve Çuvaşça”, Türkler, c. 20, 110-118, Yeni Türkiye yay., Ankara 2002

ÇUVAŞLAR ÇUVAŞLAR
Milat sıralarında bazı Türk boylarının (bu Türk boyları, Hunlar, Bulgarlar,
Peçenekler, Hazarlar olarak anılmaktadır) Orta Asya‘dan batıya göç ederek bir süre
Kuzey Kafkasya‘da yaşadıktan sonra Doğu Avrupa‘ya geçmiş oldukları ve
Çuvaşların atalarının da bu göçebe topluluklar içinde yer aldığı biliniyor. Adlarıyla
ilk kez 482 yılında karşılaştığımız Bulgarlar1
, (Bizans kayıtlarında Onogur Türkleri),
Doğu Avrupa‘da dağınık boylar halinde yaşamış, değişik zamanlarda farklı devletler
kurmuşlardır.
Orta Volga ve Ural bölgesinin yerli halkları Fin-Ugor topluluklarıydı. Fakat
milat sıralarından başlayarak, bu bölgeye Batı Sibirya ve Güney Urallardan pek çok
Türk topluluğu gelmişti.2
 2-4. yüzyıllar arasında Volga-Çolman bölgesinde bulunan
Hunlar, Volga ve Ural bölgesinde görülen ilk Türklerdi.3
 Bu dönemde, Fin-Ugor
topluluklarının bir bölümünün de Türkleşmiş oldukları düşünülüyor.4
 Bulgarların
ataları sayılan Onogurlar da milat sıralarında Batı Sibirya‘yı işgal etmiş ve Orta
Volga bölgesine kadar yayılmışlardır. Onogurlar, daha sonra büyük Hun kitlesi içine
karışıp onların bir parçası olmuşlardır.
Attila yönetiminde bulunan bu büyük Hun kitlesi, Attila‘nın 453 yılında
ölümünden sonra dağılmaya başlamıştı. Attila‘nın oğlu İrnek, Hun boylarını bir süre
daha bir arada tutmayı başarmıştı. Bizans tarihçileri tarafından 463 yılında
Karadeniz‘in kuzeyinde, Tuna Irmağının kolları ile Volga Irmağı arasındaki
bozkırlara yerleşmiş olarak gösterilen Şaragur, Ugor ve Onogur adlı Hun boyları da
İrnek‘e bağlı boylardan birkaçıydı. İrnek‘in boylar üzerindeki egemenliği uzun
sürmedi. İmparatorluk hızla dağıldı. Bu imparatorluk içinde yer alan iki büyük Türk
boyu, Kutrigur ve Utigurlar, Azak Denizi‘ne yakın bir bölgeye göç ettiler.
“Karışmak” anlamına gelen bulga- eyleminden türediği kabul edilen Bulgar adı bu
iki boyun ortak adıdır. Onogur adıyla da anılan bu iki Türk topluluğu, bugün yalnız
Çuvaşlar tarafından konuşulan Batı Türkçesinin (Batı Hunca) ilk konuşucularıydılar.
Utigur ve Kutrigurların Bizans Devleti ile ilişkileri sırasında, Bizanslıların onlara
misyonerler gönderdikleri ve İncil‘i de Onogur-Bulgar diline çevirdikleri biliniyor.5
Ancak ne bu çeviri ne de bu dile ilişkin başka bir yazılı belge bugüne ulaşmıştır.
1
 A. N. Kurat 1949b: 796; T. Tekin 1987: 1.
2
 A. N. Kurat 1949a: 781.
3
 A. N. Kurat 1949a: 781.
4
 A. N. Kurat 1949a: 782.
5
 T. Tekin 1987: 2.
Emine Yılmaz, “Çuvaşlar ve Çuvaşça”, Türkler, c. 20, 110-118, Yeni Türkiye yay., Ankara
2002.
Bizans Devleti‘nin, kendi sınırlarını korumak amacıyla Utigur ve Kutrigurları
sürekli savaştırması nedeniyle, 6. yüzyılın sonunda Kutrigurlar Azak Denizi‘nin
batısına, Utigurlar da doğusuna, Kuban boylarına göç ettiler. 555 yıllarında Utigur
Bulgarları Kuzey Kafkasya‘ya yakın bir yerde bulunuyorlardı. Bu sırada Orta
Asya‘daki II. Doğu Türk Kağanlığı‘nın baskısından kaçan Moğol asıllı Avarlar,
552‘de Volga‘yı geçip Avrupa içlerine girdiler ve 567‘de bugünkü Macaristan
topraklarını kendilerine merkez edinerek buralardaki toplulukları egemenlikleri altına
aldılar. Kutrigur ve Utigurların ayrı yönlere göç etmelerinin nedeninin Avarlar
olabileceği de öne sürülmektedir.
Kutrigur ve Utigurlar bundan sonra ayrı coğrafyalarda ayrı devletler kurarak
varlıklarını sürdürmüşler, Kutrigurlar Tuna Bulgarları, Utigurlar ise Volga Bulgarları
olarak tanınmışlardır.
Asparuh döneminde de Hazar baskısıyla karşılaşan Kutrigurlar, Don-Dnyeper
arasındaki yurtlarından çıkıp, Bizans‘tan aldıkları izinle Tuna bölgesine
yerleşmişlerdir. Bizans Devleti, 679‘da Asparuh yönetiminde Tuna‘yı geçerek
Dobruca‘yı işgal eden Kutrigurlarla barış imzalamak zorunda kaldı ve Tuna Bulgar
Devleti de resmen tanınmış oldu. Asparuh‘un oğlu Tervel zamanında Bizansla olan
ilişkiler artmıştır. Tervel‘den sonra sırasıyla Tvirem Han (718-721), Sevar (721-736),
Kormisog‘ (737-754), Sovineh‘ (754-760), Teleç (760-763), Savinos (763-765),
Umor (Mayıs 765-Haziran 765) başa geçmiş, Telerig (770) zamanında iç
karışıklıklar ortaya çıkmıştır. Kardam (777-803) iç karışıklığa son vermiş, Krum Han
(803-814) döneminde de Tuna Bulgar Devleti en parlak yıllarını yaşamıştır. 813‘te
İstanbul‘u almak amacıyla kuşatan Krum Han, ani ölümü nedeniyle bunu
gerçekleştirememiştir. Krum Han‘ın oğlu Omurtag (814-831) zamanında da ülke
ekonomi ve kültür açısından çok ilerlemiştir. Malamır (831-836)‘dan sonra yönetime
geçen Boris (852-890) zamanında Hristiyanlık Bulgar devletinin resmi dini olarak
kabul edilmiş (864), Yunan papazları halkı vaftiz etmeye başlamışlardır. Bulgar
kilisesi Bizans‘tan bağımsız olarak bir baş papazın yönetiminde kalmış, Bizans ve
Bulgar devletleri arasında otuz yıllık bir barış anlaşması imzalanmıştır. Boris‘in oğlu
Simeon (893-927) zamanında Balkanlarda Bulgar egemenliği kurulmuş fakat
Bulgarlar da tümüyle Slavlaşıp Hristiyanlaşmışlardır. Bu arada Bulgar Türkçesi de
Güney Slavcası tarafından sömürülmüş, unutulmuştur. Simeon‘dan sonra ülke ikiye
ayrılmış, Bizans imparatoru Yoannis zamanında Bulgaristan bir Bizans eyaleti
durumuna getirilmiştir. 1018‘de Bulgaristan tümüyle Bizans yönetimi altına girmiş,
Tuna Bulgar Devleti ortadan kalkmıştır. Tuna Bulgarlarından kalmış olan Bulgarca
yazılı belgeler şunlardır:
1. Tuna Bulgar Hanları listesi (Umor dönemi, 765).
2. Rahip Tudor Doksov‘un 907 yılında İskenderiyeli Aziz Athanasius‘un
vaazlarının çevirisine düştüğü bir cümlelik not.
3. Nagy-Szent-Miklós hazinesindeki İlk Bulgarca yazıtlar.
4. İlk Bulgarca yazıtlardaki Türkçe sözcük ve deyimler.
5. Bizans kaynaklarındaki Bulgar Türkçesi etnik adlar.
6. Eski Kilise Slavcasındaki İlk Bulgarca ödünç sözcükler (T. Tekin 1987: 12).
Kutrigur ve Utigurların ayrılmalarından sonra, Utigurların Azak Denizi‘nin
doğusuna, Kuban boylarına yerleştikleri belirtilmişti (6. yüzyıl sonu)6
. Kuban
Bulgarlarının Orta Volga bölgesine geliş nedenlerinin de Avar baskısı olduğu
düşünülüyor. Kuban Bulgarları Orta Volga bölgesine geldiklerinde, burada
Hunlardan kalma topluluklardan Türkleşmiş Fin-Ugorlar ve yerli Fin-Ugor
halklarıyla karşılaştılar. Bu sırada Orta Asya‘da kurulmuş bulunan II. Doğu Türk
Kağanlığı‘nın batı sınırları Volga‘ya dayanmış olduğu için, Volga Bulgarları da bu
kağanlığa bağımlıydılar.
Volga Bulgarlarının 7.-9. yüzyıllar arasındaki durumları hakkında çok az
bilgimiz var. Yalnız Kutrigurlar (Tuna Bulgarları) gibi onların da bir süre Hazar
egemenliğinde yaşadıkları biliniyor. Yine bu yüzyıllarda Volga Bulgarlarının İslam
ülkeleri ile ticaret ilişkilerinin olduğu ve bu ilişkilerin İran‘dan Harezm‘e kadar
uzandığı da biliniyor (Kurat 1949a: 782). Toprakları tarıma uygun olduğu için
çiftçilikte de çok ileri idiler. İslam ülkeleri ile olan ticaret ilişkileri sonucunda
İslamiyet Bulgarlar arasında yayılmaya başlamıştı. 9. yüzyılın sonunda, Volga
Bulgarları, camileri, okulları olan, tüccar ve çiftçi bir topluluk olarak görülüyor. Yine
bu yüzyılın sonunda, Bağdat halifesinin Bulgar hükümdarı Almuş‘a (920-921)
gönderdiği elçi heyetinde İbni Fadlan da vardı (Kurat 1949a: 783). Fadlan, ülkesine
döndükten sonra Volga Bulgarları ile ilgili anı ve izlenimlerini anlatan bir kitap
yazmıştır (Kurat 1949a: 783). Bu dönemde de Volga Bulgarları Hazar egemenliğinde
idiler ve merkezleri Volga‘ya 6.5 kilometre uzaklıktaki Bulgar şehriydi. Bulgar şehri
ile İslam ülkeleri arasındaki ilişki 11. ve 12. yüzyıllarda da sürmüştür.
Rus-Bulgar ilişkisi ilk kez 985 yılında Ruslara ait bir kayıtla belgelenmiştir
(Kurat 1949a: 789). Bu kayıtta Kiev knezi Vladimir‘in Bulgarlar üzerine yürüyüşü
anlatılmıştır. Sonra barış yapılmış, 1006‘da Ruslar ve Bulgarlar arasında bir ticaret
anlaşması imzalanmıştır (Kurat 1949a: 789).

6
 Bugünkü Macarcada üç yüz kadar Bulgarca ödünç sözcüğün Kuban Bulgarcasından alındığı
düşünülüyor (T. Tekin 1987b: 11). Bulgarların (Utigur) ve Macarların atalarının ne zaman ve nerede
bir arada yaşadıklarına dair uzun süren bir tartışma vardır. Gombocz’a göre (1912: 194-208) bu ilişki
7.-8. yüzyıllar arasında Volga-Kama bölgesinde gerçekleşmiştir. Gombocz daha sonra 5.-7. yüzyıllar
arasında Kuban Irmağı ile Azak Denizi arasında ortaya çıkan bir ilişki tasarlamıştır (Róna-Tas 1982a:
141).
Cengiz‘in orduları 1220-1221‘de Batı Türkistan‘ı istila ettiklerinde, Subutay ve
Cebe yönetimindeki iki Moğol tümeni Kafkasları geçip 1223 Haziran‘ında Kıpçaklar
ve Rusları yendikten sonra asıl Moğol güçlerine katılmak için Hazar Denizi‘nin
kuzeyinde ilerlerken Bulgarlar tarafından pusuya düşürülerek öldürülmüşlerdi. 1236
ilkyazında, Batu Han yönetimindeki Moğol-Türk ordusu Bulgarlar üzerine yürümeye
başladı ve 1237 güzünde Volga Bulgar Devleti‘ni ele geçirdi. Merkez Bulgar şehri
yakılıp yıkıldı. Fakat Altınordu kurulduktan sonra da Bulgar Hanlığı varlığını
sürdürdü. Bulgar şehri onarılıp canlandıysa da eski önemini kazanamadı. Çünkü
Altınordu Devleti‘nin merkezi olarak kurulan Saray şehri giderek önemli bir ticaret
merkezi haline geldi. Aynı zamanda, kuzeye kaçan Bulgar halkının Kazan şehrini ve
Ulug Muhammed Han‘ın da 1437‘de Kazan Hanlığını kurmasıyla Bulgar şehri
önemini büsbütün yitirmiştir. Yine de Bulgar şehri 14. yüzyıl ortalarından sonra bile
varlığını korumuştur.
14. yüzyılda Altınordu sarsılmaya başlamış ve yavaş yavaş küçük parçalara
ayrılmıştır. 15. yüzyılda kurulan Kazan Hanlığı bugünkü Çuvaşistan‘ı da içine
almaktaydı. Kazan Hanlığı‘nın 1552‘de Rus çarı Korkunç İvan tarafından
yıkılışından sonra, bölge Rus egemenliğine geçmiştir. Çuvaş adına da ilk kez bu
yüzyılın ilk yarısında yazılmış olan Rus kaynaklarında rastlanmıştır.
Ruslara haraç ödemek zorunda kalan Çuvaşlar, yavaş yavaş ellerindeki tüm
toprakları yitirdiler. Çok yoksul köylüler, geleneksel olarak sürdürdükleri çiftçiliği
bırakarak işçi olarak çalışmaya veya Volga üzerinde taşımacılık yapmaya başladılar.
Bazıları iş ararken bölgeden ayrıldı, bir bölümü Türkiye‘ye göç etti.7
1650‘de Çuvaşistan, Moskova hükümeti ile birleşmiş görünmektedir. Çuvaş
bölgesi 17. yüzyılda Simbirsk ve Kazan eyaletleri arasında paylaşılmıştır.8
9. yüzyıldan başlayarak İslamiyetle tanışan ve Altınordu egemenliği
altındayken çoğu müslüman olan Çuvaşlar, daha sonraları yoğun Rus etkisiyle
Hrıstiyanlığı kabul etmeye başladılar ve Tatarların tersine olarak Çuvaşların çoğu
vaftiz oldu. Ruslar bu amaçla İncil‘i Çuvaşçaya çevirmeye çalışmışlar, misyonerlere
Çuvaşça öğretmek amacıyla da Çuvaşça gramerler hazırlamışlardır. İlk Çuvaşça
gramer 1769‘da hazırlanmıştır. Hemen ardından dinsel metinler Çuvaşçaya
çevrilmiştir. Kazan Üniversitesi, Doğu Dilleri Fakültesi dil araştırmalarına öncülük
yapmıştır. Bu öncülükle, 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında bir dizi çalışma
hazırlanmıştır. 1836‘da V. P. Vishnevskiy‘in gramer ve sözlüğü yayımlanmıştır.
20. yüzyıl başlarında, bu bölgede bir dizi hükümet karşıtı gelişmeler vardı.
1917 Mart‘ında Çeboksarı‘da bir Sovyet gücü oluşturuldu ve 1918 Mayıs‘ında bütün

7
 Sh. Akiner 1983: 71.
8
 J. R. Krueger 1961: 8-10.
Çuvaşistan‘a yayıldı. Sivil savaş boyunca, karşıt görüşler burada sürekli çatışma
halindeydi. Sonunda Bolşevikler kontrolü kazandı ve 24 haziran 1920‘de Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetler Birliği içinde Çuvaş Özerk Bölgesi oluşturuldu. 21 Nisan
1925‘te Çuvaş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti‘ne (Çuvaş ASSR) değiştirildi.9
1990‘da Sovyetler Birliği‘nin dağılmasından sonra ise Çuvaş Cumhuriyeti adını
alarak Rusya Federasyonu‘na katıldı.
ÇUVAŞİSTAN ÇUVAŞİSTAN
Çuvaşistan, Moskova‘nın 600 km. doğusunda, Orta Volga‘da, Volga dizi
denilen bölgenin esas olarak sağ tarafına yerleşmiştir. Kuzey ve kuzeybatısında Mari
Cumhuriyeti, doğusunda Tatar Cumhuriyeti ve güneybatısında Mordvin Cumhuriyeti
yer alır.
Yüzölçümü 18.300 kilometrekaredir. Başkenti, Rusça söylenişiyle Çeboksarı,
Çuvaşça söylenişiyle Çupaşkar‘dır. Çeboksarı‘nın nüfusu 1979 sayımına göre
308.000‘dir. Dokuz şehri ve altı yerleşim birimi vardır. Çuvaşistan‘ın toplam nüfusu
1979 sayımına göre 1.298.611‘dir. Yine 1979 sayımına göre, bu nüfusun 887.738‘ini
Çuvaşlar, 37.573‘ünü Tatarlar, 338.150‘sini Ruslar, 35.150‘sini de diğer topluluklar
oluşturmaktadır.
Çuvaşların toplam sayısı ise 1979 sayımına göre 1.751.366‘dır. Bu nüfusun
887.738‘i Çuvaşistan‘da, 147.088‘i Tataristan‘da, 122.344‘ü Başkurdistan‘da,
532.677‘si Rusya Federasyonu içinde (Tataristan ve Başkurdistan‘da yaşayanlar bu
sayıya dahil değildir), 61.519‘u ise eski Sovyetler Birliği‘nin çeşitli bölgelerinde
yaşamaktadır.10
ÇUVAŞÇANIN YERİ ÇUVAŞÇANIN YERİ
Çuvaşça, Türk Dilleri arasında, bir taraftan Moğolcaya diğer taraftan da FinUgor
dillerine olan yakınlığı ile özel bir yer tutar. Bu nedenle, bir Türk dili
olduğunun kanıtlanması uzun tartışmalardan sonra gerçekleşmiştir. Daha 1828‘de
Klaproth‘un, Comparasion de la Langue des Tchouvaches Avec les Idioms Turks
adlı yapıtında ve Schott‘un 1841‘de De lingua Tschuwaschorum adlı doktora tezinde,
Çuvaşçanın bir Türk dili olduğunu söylemelerine karşın (Poppe 1924b: 775-776),
Radloff (1882: 90) Çuvaşçayı Türkçeleşmiş bir Fin-Ugor dili saymıştır. O,
Çuvaşçanın aşama aşama Türkçeleştiğini düşünmüştür. Şöyle ki;
1. aşama: Türkçe sözcükler çok bozuk alınmıştır; Genel Tü. a >Çuv. ı : Genel
Tü. ķarın “karın” >Çuv. hırǐm.

9
 Sh. Akiner 1983: 71.
10 Sh. Akiner 1983: 72-73.
2. aşama: Çuvaşça yavaş yavaş Türkçe sesleri doğru olarak almaya başlamıştır;
Genel Tü. a >Çuv. u: Genel Tü. ķarındaş “kardeş” >Çuv. hurǐntaş.
3. aşama: Çuvaşça bütünüyle Türkçeleşmiştir. Türkçe sözler aynen alınmıştır;
Genel Tü. a = Çuv. a. Çuv. karǐntǐk “diyafram; pencere”çadırlarda pencereler karın derisinden yapılmaktaydı).
Bu görüşte olan yalnızca Radloff değildi. Levesque ve Castrén (Poppe 1924b:
776) de Çuvaşların Türkleşmiş Fin-Ugor olduklarına inanmışlardı.
Çuvaşça ve Çuvaşçanın yeri sorunu 20. yüzyılın başında da çok tartışılmıştır.
Aşmarin (1898: 19) ve V. Grønbech (1902), Çuvaşça biçimleri İlk Türkçe biçimlerle
karşılaştırmışlar, Çuvaşçanın, eski biçimlerden çok uzaklaşmış olmakla birlikte bazı
eskicil özellikler de taşıdığını belirtmişlerdir.
Çuvaşçanın Moğolca ile olan ilişkisi de yine bu dönemde tartışılan konulardan
biridir. Németh önce Türkçe-Moğolca soy akrabalığını reddetmişken (1912: 549-
576), daha sonra (1913-14: 244) tersine bir yol izleyerek iki dil arasında soy
akrabalığı olduğunu kabul etmiş, Çuvaşçanın yerini de şöyle belirlemiştir: “Çuvaşça,
bir taraftan Türkçe, bir taraftan Moğolca özellikler taşır ve bu bazen aynı sözcükte
ortaya çıkar.” Németh, Çuvaşça ve Moğolca arasındaki ortak özelliklerin her iki dil
arasında karşılıklı bir etkileşim ile doğduğunu düşünmüştür. Gerçekte Moğollar ve
Çuvaşların hiçbir zaman ortak bir coğrafya ve tarihleri olmamıştır.
Gombocz (1912: 188), Çuvaşça ve Moğolcanın ortak bir yol izlediklerini ve
Çuvaşçanın Moğol ve Türk dilleri arasında bir bağlantı oluşturduğunu söylemiştir.
Çuvaşçanın yeri konusunda en ayrıntılı çalışmalar Ramstedt ve öğrencisi
Poppe tarafından yapılmıştır. Ramstedt, Çuvaşçanın yeri ile ilgili ünlü makalesinde
(1922: 3-34) Çuvaşçayı ilk kez bir Türk dili ve Moğolca ile doğrudan akraba
saymıştır. Bütün Türk dillerini bir ana ağıza, Çuvaşçayı ise ayrı bir ağıza
götürmüştür.
Ramstedt, Genel Türkçe z/ş = Çuvaşça r/l denkliklerinde, r ve l fonemlerinin
birincil olduğunu ve Moğolcada da aynı durumda r ve l bulunduğunu belirlemiştir.
Ramstedt‘in konuyla ilgili görüşleri şöyle özetlenebilir: Genel Türkçe z ve ş,
Çuvaşçada olduğu gibi Moğolca ve Mançu-Tunguzcada da aynı sözcüklerde r ve l
fonemlerine denk gelir. Çuvaşça bir Türk dilidir, fakat, Mançu-Tunguzca ve
Moğolca kesinlikle değil. Bu nedenle Türkçe z foneminden Çuvaşça, MançuTunguzca,
Moğolca r‘ye veya Türkçe ş foneminden Çuvaşça, Mançu-Tunguzca,
Moğolca l‘ye bir geçiş düşünülemez. Bu dillerde birbirinden bağımsız bir Rotasizm
veya Lambdasizm de gerçekleşmiş olamaz (l922: 26, 28).
Ramstedt, diğer pek çok Altayca denkliği ve bu arada Moğolca söz başı “n-, ń-,
d-, c-, y-” fonemlerinin de Çuvaşçada y-‘ye denk geldiğini ilk kez ortaya koyan
araştırmacı olmuştur.
Ramstedt‘ten sonra Çuvaşçanın yeri konusu öğrencisi Poppe tarafından
tartışılmıştır. Poppe‘nin (1924b: 775-777, 1974: 136) Ramstedt‘ten ayrıldığı noktalar
vardır. O, Çuvaşçanın Türk dilleriyle ortak eskicil özellikler taşımakla birlikte
bağımsız olarak gelişmiş bir Türk dili olduğunu, Altay dil ailesinin üçüncü bir üyesi
olarak Bulgar dalının ses dizgesini taşıdığını ve Bulgarca-Türkçe ana diline gittiğini
öne sürmüştür. Ana Türkçe bir z ve ş dili, Ana Çuvaşça da bir r ve l dili olarak
ayrılmıştır. Çuvaşça, temel biçimler açısından Genel veya Ana Türkçeden daha
eskidir ve özellikle de biçim bilgisel özellikler ve sözcük dağarcığı açısından bu
eskilik daha dikkat çekicidir.
ÇUVAŞÇA ÇUVAŞÇA
Çuvaşların ataları olan Bulgar Türklerinin, Orta Asya Türk topluluğundan
ayrılıp batıya doğru göç eden ilk Türk boyları içinde olmaları nedeniyle (bu göçün
milat sıralarında gerçekleştiği düşünülüyor) Çuvaşça, Türk dilleri içinde en eskicil
olanıdır ve tek başına Batı Türkçesini temsil eder.
Çuvaşça, bir r/l dili olan İlk Türkçe döneminde Türk dil birliğinden ayrıldığı
için, yine bir r/l dili olan Ana Çuvaşçaya, buna karşılık, diğer bütün Türk dilleri bir
z/ş dili olan Ana Türkçeye giderler. Bu ses dizilerinden r ve l‘nin z ve ş‘den eski
olduğu, Eski Çuvaşçadan Macarcaya geçmiş sözcükler ile Moğol, Munçu-Tunguz ve
Kore dillerinde z ve ş yerine r ve l bulunmasından anlaşılmaktadır. Ör.: Çuv. śur “ilk
yaz, ilkbahar” yāz, Yak. sās, Halaç. yāªz = Mo. niray “taze” Mançu. ńarħun “yeşil” = Ko. nyerim “yaz” <*ńar-ım = Mac. nyár [ńār] “yaz”; Eski
Çuv. *kölek >Macar. kölyök [köl’ök] “kurt yavrusu” = Trkm. kȫşek “deve yavrusu”
= Mo. gölige “kurt yavrusu”.
Çuvaşça, hem Moğol-Mançu-Tunguz, hem Türk, hem de Fin-Ugor dilleriyle
ortak özellikler taşır. Bu nedenle Çuvaşçanın bir Türk dili olduğu uzun
tartışmalardan sonra kanıtlanabilmiştir. Daha geçen yüzyılın ortalarında V. Radloff
Çuvaşçayı aşama aşama Türkçeleşmiş bir Fin-Ugor dili saymıştı. Bu tartışma 20.
yüzyılın başında da sürmüştür. Gy. Németh Çuvaşça ve Moğolca arasında soy
akrabalığı olduğunu düşünmüş, Z. Gombocz Çuvaşça ve Moğolcanın ortak bir yol
izlediklerini ve Çuvaşçanın Moğol ve Türk dilleri arasında bir köprü oluşturduğunu
öne sürmüştür.
Çuvaşçanın bir r/l (söz içi ve sonu) dili olduğu yukarıda belirtilmişti.
Çuvaşçanın en belirleyici sesbilgisel özelliği olan bu durumla ilgili örnekler de
yukarıda verilmişti. Çuvaşça sesbilgisinin dikkat çekici diğer özellikleri şunlardır:
Ana Türkçeden gelişen Türk dillerinde y, z, t seslerine değişmiş veya d olarak
korunmuş olan söz içi ve sonu d sesinin r‘ye değişmiş olması (Çuv. hĩrhü “üzüntü,
kaygı” <*ķadķu = Eski Tü. ķadġu, Tü. kaygı; Çuv. yar- “göndermek” <*id- = Eski
Tü. ıd-); i sesinden önce t‘ nin ç‘ ye, s‘ nin ş‘ye değişmesi (Çuv. çĩrĩ “diri, canlı”
<*tįrig = Eski Tü. tirig, Tü. diri; Çuv. şĭna “sinek” <*sįŋek = Orta Tü. siŋek, Tü.
sinek); söz başı y- sesinin ś-‘ye değişmesi (Çuv. śul “yol” <*yol = Eski Tü. yol, Tü.
yol), ç sesinin her durumda ś’ye değişmesi (Çuv. uś- “açmak” <*aç- = Eski Tü., Tü.
aç-, Çuv. viśĩ “üç” <*ǖç), açık e sesinin büyük bir çoğunlukla a, kapalı ė sesinin de
büyük bir çoğunlukla i, ĩ olması (Çuv. tar- “kaçmak” <*ter- = Eski Tü. tez- >*ter-,
Çuv. pillĩk “5” <*bė̅l = Ana Tü.. bė̅ş, Eski Tü. bė̅ş, Tü. beş); ilk ses durumundaki
dudak ünlülerinden önce çoğunlukla v- türemesi (Çuv. var “öz”, <*ȫr = Genel Tü.
öz, Çuv. vĩs- “uçmak” <*uç- = Eski Tü., Tü. uç-); birincil uzun ünlülerin kuralsız
gelişmelere neden olması (Çuv. kĭvapa “göbek” <*kȫpek = Trkm. gȫbek, Tü. göbek,
Çuv. çul “taş” <*tial < tāl = Trkm. dāş, Çuv. tul “dış” <*tal = Eski Tü. taş, Tü. dış,
Çuv. şur “sazlık, bataklık” <*siar <*sār (>Mac. sár [şār] “çamur”) = Trkm. sāzlıķ
“saz olan yer”, Tü. saz “saz, bataklık bitkisi”).
ÇUVAŞ ALFABESİ ÇUVAŞ ALFABESİ
A a a
Ă ă ĭ
Ъ б b
В b v
Г г g
Д д d
Е е ye
Ё ё yo
Ĕ ĕ į
Ж ж j
З з z
И и i
Й й y
К к k
Л л l
М м m
Н н n
О о o
П п p
С с s
Ç ç ś
Т т t
У у u
Ў ў ü
Ф ф f
Х х h
Ц ц ts
Ч ч ç
Ш ш ş
Щ щ şç
ъ
Ы ы ı
ь
Э э e-
Ю ю yu
Я я ya
SES BİLGİSİ SES BİLGİSİ
ÜNLÜLER ÜNLÜLER
Çuvaşça ünlülerin belirleyici özellikleri, birincil uzunlukların neden olduğu
özel gösterimler ve *e/*ė seslerinin büyük bir çoğunlukla ayırt edilebilmeleridir. Bu
nedenle Ana Çuvaşça için on sekiz ünlünün varlığı kabul edilmiştir.
Ana Çuv. *ā: Ana Çuv. *ā: Ana Çuvaşça *ā ünlüsü, ilk hecede, *a ile birlikte Çuvaşçada
genel olarak u, ı, ĭ seslerine değişmiştir. Bu farklı gösterimler, bir sonraki u, ı, l, r, y
seslerinin etkisiyle, iki ayrı *a sesi varsayımıyla ve vurgu ile açıklanmaya
çalışılmıştır. a>u değişimi daha çok ödünç sözcüklerde görülüyor. Ancak a ünlüsüne
karşılık u ve ı sesleri hem yerli, hem de alınma sözcüklerde görülür. Bir görüş de
*ā‘nın u‘ya, *a‘nın ise ı‘ya değiştiğidir. Bu durumdaki sözcükler, diğer Türk
dillerindeki uzunluklara denk gelmiyor. Çuvaşçada*ā, a>u değişiminin uzun
sürdüğü, erken dönemde ortaya çıkan u sesinin birincil u ünlüsü gibi işlem görerek
ı‘ya değiştiği anlaşılıyor.
Ana Çuv. * Ana Çuv. *ā >Çuv. u, y, Çuv. u, y, Çuv. u, y, ĭ; *ārıġ “temiz” >ırĭ, *āsıġ “yarar” >usĭ, *āŋ “akıl,
bellek” >ĭn.
Ana Çuv. *ā ünlüsünün neden olduğu özel gösterimler:
y- türemesi, öndamaksıllaşma: *āçı- “acılaşmak, ekşimek” >*iaçı- >*yaçı-
>*yeçi- >*yüś-.
v- türemesi: *āç- “acıkmak” >ōç- >vıś-.
t- >ç-: *tāl “taş” >*tial >*çal >çul.
s- >ş-: *sārıġ “sarı” >*siarıġ >*şarı >şurĭ, şur “beyaz”.
ķ >ø >y-: *ķāl- “kalmak” >*ħāl- >*āl- >*ial- >*yal->yul-.
Söz sonunda ünlü türemesi: *sāġ “sağ” >sıvĭ.
Ana Çuv. *a: İlk hecede çoğunlukla Ana Çuv. *a: u, daha az olarak da ı, ĭ seslerine
değişmiştir: *bar- “varmak” >pur-, *tol- “dolmak” >tul-, *ķara “kara” >hura, *ķap-
“kapmak” >hıp-, *ķamıl “kamış” >hĭmĭl.
*a’nın öndamaksıllaştığı örnekler de vardır: *yaŋı “yeni” >śĩnĩ, *saç “saç”
>śüś, *baġır “bağır” >piver.
Ana Çuvaşça*a ünlüsü korunmuş veya ĭ sesine değişmiştir: *ķaran “kazan”
>huran, kāńaķ “kaymak” >hĭyma, *ķāpaķ “kapak” >hupĭ.
İlk hece dışındaki *a sesi öndamaksıllaşmaya uğramış sözcüklerde i, ĩ, e olarak
görünür: *buğday “buğday” >pĭri, *saçaķ “saçak” >sü śĩ, *ķuńal “güneş” >hĩvel.
AnaÇuv. *ė̅: Yalnız ilk hecede bulunabilen : *ė̅ ünlüsü, Çuvaşçada çoğunlukla i,
ĩ seslerine, çok az durumda da *ē, *e ünlüleri gibi a sesine değişmiştir: *ė̅ki “iki”
>VB eki >ikkĩ, *ė̅r “erken” >ir, *yė̅- “yemek” >śi-, *ė̅kir “ikiz” >yĩkĩr, *ė̅lik “eşik”
>alĭk, *ė̅n “genişlik” >an, *kė̅ç “gece” >ka ś.
Ana Çuvaşça *ė̅ ünlüsünün neden olduğu özel gösterimler:
y- türemesi: *ė̅l “ülke” >yal.
Üç seslileşme: *yė̅t- “yedekte götürmek” >śavĭt-.
Söz sonunda ünlü türemesi: *yė̅ŋ “yen” >śanĭ.
Ana Çuv. *ė: Ana Çuv. *ė: Yalnız ilk hecede bulunur. *ė̅ ünlüsü gibi özel gösterimlere neden
olmamıştır. Çoğunlukla i, ĩ seslerine değişmiştir: *ėşid- “işitmek” >itle-, ilt-, *yėr
“yer” >śir, *yėgirmi “yirmi” >śirĩm, *yėt- “yetişmek, kafi gelmek” >śit-.
Ana Çuv. *ē Ana Çuv. *ē: Yalnız ilk hecede bulunabilen Ana Çuvaşça *ē ünlüsü Çuvaşçada
düzenli olarak a ünlüsüne değişmiştir: *ētük “çizme” >atĩ, *bēr “beze, gudde” >par,
*kēkir- “geğirmek” >ĭkakĭr-, *kēb- “ağızda çiğnemek” >*kēb-le- >kav-le-.
Ana Çuvaşça *ē ünlüsünün neden olduğu özel gösterimler:
y- türemesi: *ēŋek “yanak” >yanah “çene”.
Ana Çuv. *e: Ana Çuvaşça Ana Çuv. *e: *e sesi, ilk hecede ve ilk hece dışında, korunduğu
bir kaç durum dışında a ünlüsüne değişmiştir: *ek- “ekmek” >ak-, *elig “el” >alĭ,
egir- “eğirmek” >avĭr-, *seb- “sevmek” >sav-, *elgek “elek” >Chuv. ala, *kele-
“konuşmak” >kala-, *çeçek “çiçek” >śe śke, *üleç- “paylaşmak” >vale ś-.
Ana Çuv. *ī Ana Çuv. *ī: Yalnız ilk hecede bulunabilen Ana Çuvaşça *ī ünlüsü büyük bir
çoğunlukla öndamaksıllaşarak i, ĩ seslerine değişmiş, az sayıda örnekte ı, ĭ olmuştur.
Çuvaşçada özel gösterime neden olmayan *ī ünlüsü çok azdır: *çīpġan “çıban”
>śĭpan, sīlç- “şişmek” >şı ś-.
Ana Çuvaşça *ī ünlüsünün neden olduğu özel gösterimler:
y- türemesi: *īd- “göndermek” >*yıd- >*yır- >yar-, *ķīn “kın” >*yini >yĩnĩ,
*īŋır “eyer” >*yınır >*yinir >yĩnĩr, *bīt “bit” >pıytĭ.
Öndamaksıllaşma: *ķīr “kız” >hĩr, *tīn “ soluk, nefes” >çĩm, ķīn “kın” >yĩnĩ,
*īduķ “kutsal” >yĩrĩh.
Söz sonunda ünlü türemesi: *īt “köpek” >yıtĭ, *īr “şarkı, türkü” >yurĭ.
Ana Çuv. Ana Çuv.*ı: İlk hecede ve ilk hece dışında çoğunlukla öndamaksıllaşarak ĩ, i
seslerine değişmiştir: *tırŋak “tırnak” >çĩrne, ķıl “kış” >hĩl, ķıs- “kısmak” >hĩs-,
*bıŋ “bin” >pin, *ķır “kır” >hĩr, *kadıŋ “kayın ağacı” >hurĭn, *balık “balık” >pulĭ,
*āçıġ “acı” >yü śĩ.
İlk hece dışında vurgu etkisiyle *ı >a değişimi de görülür: *aġır “ağız” >śĭvar.
İlk hece dışında *ı yitimi de görülür: *ķurı- “kurumak” >hĭr-, *talıķ “çıkmak”
>tuh-, *ķılıç “kılıç” >hĩś.
Ana Çuv. *į Ana Çuv. *į: Çoğunlukla ĩ, i seslerine değişmiştir: *įç “iç” >ĩś, *tįrig “diri”
>çĩrĩ, *tįn “dizgin” >çĩn.
*į foneminin artdamaksıllaşması da çok yaygındır: *įk “cilt hastalığı” >yĭh,
*įreŋe “üzengi” >yĭrana, *tįl~*sįl “diş” >şĭl, *sįd- “işemek” >şĭr-.
Ana Çuvaşça *į ünlüsünün neden olduğu özel gösterimler:
y- türemesi: *įk “iğ” >yĩke, *įn “in, yuva” >yĩnĩ, *įr “iz” >yĩr.
Söz sonunda ünlü türemesi: * įk “iğ” >yĩke, *įn “in, yuva” >yĩnĩ, *bįr “bir”
>pĩrre, pĩr.
Bir örnekte * į >a: *tįrek “direk” >çarak.
Ana Çuv.*i: * Ana Çuv.*i: į fonemi gibi çoğunlukla ĩ, i fonemleriyle gösterilir: *til-
“bölmek” >çĩl-, *titre- “titremek” >çĩre-, *iŋek “inek >ĩne, *bil- “bilmek” >pĩl-, *iç-
“içmek” >ĩś.
*i foneminin artdamaksıllaşması da çok yaygındır: *siŋek “sinek” >şĭna, *sipir
“süpürge” >şĭpĭr, *siŋir “sinir” >şĭnĭr, *siŋük “kemik” >şĭmĭ, *sil- “silmek” >şĭl-,
*sirke “sirke, bit sirkesi” >şĭrka.
İlk hece dışındaki *i fonemi çoğunlukla ĩ ve Çuvaşçadaki düzenli e>a
değişimine bağlı olarak ĭ ile gösterilmektedir: yė̅ti “yedi” >śiççĩ, *sekir “sekiz”
>sakĭr, *elig “el” >alĭ, *elik “eşik” >alĭk.
İlk hece dışında *i foneminin düştüğü de görülmektedir: *teri “deri” >tir,
*ķalçi- “kaşımak” >hıś-.
Ana Çuv. *ō Ana Çuv. *ō : İlk hecede, ilk ses veya ikinci ses durumunda oluşuna göre farklı
gösterimleri vardır. İlk ses durumunda, diğer dudak ünlüleri gibi kendinden önce bir
v- sesi türetmiştir ve bu durum ünlü niceliğinden bağımsızdır: ōr- “ekin biçmek”
>vır-, *ōn “on” >vunnĭ, vunĭ, vun; *ōyun “oyun” >vĭyĭ, ōtuŋ “odun” >vutĭ, *ōt
“ateş” >vut.
İkinci ses durumunda, ō >u, y, ĭ: *bōń “boyun” >mĭy, *bōl- “olmak” >pul-,
*yōl “yol” >śul, *sōra- “sormak, aramak” >şıra-.
Ana Çuvaşça *ōünlüsünün neden olduğu özel gösterimler:
 s- >ş- değişimi: *sōra- “sormak, aramak” >*siura- >*şura- >şıra-, *tōŋ-~*sōŋ-
>*siun- >şĭn-.
Öndamaksıllaşma: *yōrı- “yürümek” >śüre-.
Ana Çuv. *o: İlk hecede, ilk ses durumunda v- türem Ana Çuv. *o: esi ile birlikte veya ı, ĭ, u
fonemleriyle, ikinci ses durumda ise ĭ, u fonemleriyle gösterilir: *orta “orta” >vĭta,
*otur “otuz” >vĭtĭr, *ot “ot” >vutĭ, *oŋ- “onmak, iyi olmak” >ĭŋ-, *ok “ok” >uhĭ,
*oġul “oğul” >ıvĭl, *ķoŋur “konur” >hĭmĭr, *ķod- “koymak” >hur-.
İlk ses durumunda bazen *o >ø: *olur- “oturmak” >lar-.
Ana Çuv. *ȫ: Birincil : ȫ foneminin uzunluğu Çuvaşçaya çok iyi yansımıştır.
Hem ilk hem de ikinci ses durumunda artdamaksıllaşarak avĭ, ĭva (~>va) öbeklerine
değişmiştir: *ȫs- “esmek” >*öys- >*öyüs- >avĭs-, *ȫt- “ötmek” >*öyt- >*öyüt-
>avĭt-, *ȫr “öz, iç, orta” >*öyr >*öyür >*ĭvar >var, *ȫt “öd, safra” >*öyt >*öyüt
>*ĭvat >vat, *kȫpek “göbek” >*köybek >*köyübe >kĭvapa, *kȫk “gök, mavi”
>*köyk >*köyük >kĭvak, *kȫr “köz” >*köyr >*köyür >kĭvar, *tȫrt “dört” >*töyrt
>*töyürt >tĭvatĭ.
Az sayıda sözcükte *ȫ fonemi ü ile gösterilir: *kȫl “göl” >külĭ, *bȫl- “bölmek”
>pül-.
Ana Çuv.*ö: İlk hecede, ilk ses durumunda Ana Çuv.*ö: v- türemesi ile birlikte, ikinci ses
durumunda u, ü, ĭ, ĩ fonemleriyle gösterilir: *öl- “ölmek” >vil-, *ört- “örtmek” >vit-,
*öğren- “öğrenmek” >vĩren-, *çöp “çöp” >śüpĩ, śüp, *kök “kök” >kĭk, *kökür
“göğüs” >kĭkĭr, *köŋül “gönül” >kĭmĭl, *tök- “dökmek” >tĭk-, *kör- “görmek” >kurAna
Çuv. *ū Ana Çuv. *ū: İlk hecede, ilk ses durumunda y- veya v- türemeleriyle birlikte
bulunur: *ū >yĭ- (~śĭ-, śı-): *ūn “un” >*iun >*yun >*yunuk >śĭnĭh, *ūdı- “uyumak”
>*yūrı- >*yuvrı- >*yuwur- >śıvĭr-, *ūya “yuva” >*yuya >yĭva.
*ū- >vĭ-, vĩ-, vu-: *ūrulç- “tartışmak, dövüşmek” >vĭrś-, *ūç “üç” >vĩś, *ūlı-
“ulumak” >vula-.
*ū- fonemi ilk hecede, ikinci ses durumunda ı, ĭ fonemlerine veya ĭva öbeğine
değişmiştir: *yūŋ “yün” >śĭm, *sūb “su” >şĭv, *tūr “tuz” >tuyr >tuyur >tuvur >tĭvar.
Ana Çuvaşça *ū ünlüsünün neden olduğu özel gösterimler:
*s- >ş-: *sub “su” >siuw >şıv.
Ana Çuv. *u: İlk hecede, ilk ses durumunda Ana Çuv. *u: vĭ, vĩ öbeklerine, ikinci ses
durumunda ĭ, ĩ ünlülerine değişmiştir: *uraķ “uzak” >vĭrah, *uç- “uçmak” >vĩś-,
*ķulķaķ “kulak” >hĭlha, *burçaķ >pĭrśa “nohut, fasülye”, *bur “buz” >pĭr, *ķuńal
“güneş” >hĩvel, *bulut “bulut” >pĩlĩt.
Bir örnekte *u- >ø: *ub- “ufalamak” >va-n- “ufalanmak”, va-t- “ufaltmak”.
İlk hece dışında *u fonemi u, ĭ, ĩ ünlüleriyle karşılanır: *buraġu “buzağı”
>pĭru, *ķoŋur “konur” >hĭmĭr, *bulut “bulut” >pĩlĩt.
Ana Çuv. * Ana Çuv. *ǖ: İlk hecede, ilk ses durumunda vi, vĩ, va öbeklerine, ikinci ses
durumunda ĩ ünlüsüne değişmiştir: *ǖç “üç >viśĩ, *ǖr- “ürmek” >vĩr-, *ǖlüg “pay,
hisse” >val, valĭ, *yǖr “100” >śĩr, *tǖl “rüya” >tĩlĩk, *tüp “dip” >tĩp.
Ana Çuv.*ü: İlk hecede, ilk ses durumunda Ana Çuv.*ü: vi, vĩ öbeklerine, ikinci ses
durumunda ve ilk hece dışında ĩ, e ünlülerine değişmiştir: *ür “üst” >vir, *üt-
“yakmak” >vĩt-, *yürek “yürek” >çĩre, *kül “kül” >kĩl, *yürüg “yüzük” >śĩrĩ, *köŋül
“gönül” >kĭmĭl, *ölür- “öldürmek” >vĩler-.
*ü foneminin artdamaksıllaşmasına da rastlanır: *süŋü “süngü” >sĭnĭ “böcek
iğnesi”, *ētük “çizme” >atĭ.
ÜNSÜZLER ÜNSÜZLER
Çuvaşça ünsüzlerin en belirleyici özelliği İlk Türkçe söz içi ve söz sonu l ve r
seslerinin korunmuş olmasıdır. Çuvaşça, bu özelliğiyle diğer Altay dillerine
(Moğolca, Mançu-Tunguzca, Korece) yaklaşır ve tek başına Batı Türkçesini temsil
eder. Bu iki ses, Çuvaşça dışındaki Türk dillerinde (Doğu Türkçesi) sırasıyla ş ve z
seslerine değişmiştir:
İlk Türkçe l: *tāl “taş” >Çuv. çul, Moğolca çilaġun, Genel Türkçe taş; İlk Tü.
ńāl “yaş, gözyaşı” >. śul, Moğolca nilbusun, Genel Tü. yaş.
İlk Türkçe r: İlk Türkçe r: *sār “saz” >Çuv. şur “çamur, bataklık”, Moğolca siroġa, Genel
Tü. saz; *ńār “yaz” >Çuv. śur, Moğolca niray “taze”, Genel Tü. yaz, *semir “semiz”
>Çuv. samĭr, Genel Tü. semiz.
Ana Çuv. *d: Çuvaşça sesbilgisinin belirleyici özel Ana Çuv. *d: liklerinden biri de Ana
Çuvaşça söz içi ve söz sonu *d sesinin r‘den önce bulunduğu durumlar dışında r‘ye
değişmiş olmasıdır. Bilindiği gibi bu ses diğer Türk dillerinde d, t, z, y olarak
görülmektedir: *hadaķ “ayak” >ura, *ķadıŋ “kayın ağacı” >hurĭn, *ķadġu “kaygı”
>hĩrhü. Ancak *d-r şeması içinde *d sesi y‘ye değişmiştir: *adır- “ayırmak” >uyĭr-,
*adġır “aygır” >ĭyĭr, *sıdır- “sıyırmak” >sıyır-.
*d ünsüzü söz sonunda, görünen geçmiş zaman eki öncesinde, bazen ekin t
ünsüzüne benzeşme yoluyla; söz içinde ve ek başında da r, l, n ünsüzlerinden sonra
t‘ye değişmiştir: *ėşid- “işitmek” >ilt-, iltle-; *ķundur “kunduz” >hĭntĭr, *kindik
“göbek” >kĩntĩk, *yol-da “yol-da” >śul-ta, *ķır-da “kır-da” >hir-te.
Ana Çuv. *b- Ana Çuv. *b-, *-b-: Söz başında bulunduğu durumda ötümsüzleşerek p- olmuş,
söz içi ve söz sonunda v’ye değişmiştir: *bė̅ş “beş” >pilĩk, *bār “var” >pur, *bė̅r-
“vermek” >par-, *bıŋ “bin” >pin, *eb-le-n- “evlenmek” >avlan-, *seb- “sevmek”
>sav-, *çebir- “çevirmek” >śavĭr-.
Ana Çuv. *ç- Ana Çuv. *ç-, *-ç-, *-ç: Her durumda ś olmuştur: *çöp “çöp” >śüpĩ, *çīpġan
“çıban” >śıpan, *ǖç “üç” >viśśi, aç- “açmak” >uś-, *keç- “geçmek” >kaś-, *köç-
“göçmek” >kuś-.
Ana Çuv. Ana Çuv. *-ġ-, * -ġ, * -g-, *g -: Ünlülerarası durumda v‘ye değiştikleri sınırlı
sayıda örnek dışında her durumda düşmüşlerdir:
*ġ, *g >v: *sāġ “sağ” >sıvĭ, *oġul “oğul” >ĭvĭl, *baġır “bağır” >pĩver, *tegir-
“çevirmek” >tavĭr-.
*ġ, *g >ø: *ķarġan “kazan” >huran, *ögren- “öğrenmek” >vĩren-, *elig “elli”
>allĭ, *arıġ “temiz” >ırĭ, *çerig “asker” >śar, *sarıġ “sarı” >şurĭ, şur “beyaz”.
Büzülme: *küdegü “güveyi” >kĩrü, *boġar “boğaz” >pır, *buraġu “buzağı”
>pĭru, *yėgirmi “yirmi” >śirĩm.
Ana Çuv. *ķ Ana Çuv. *ķ-, * -ķ-, * -ķ: Söz başında genellikle h-‘ye değişmiştir. Ancak az
sayıda örnekte ķ- düşmüş ve uzun ünlüden ötürü yerinde y- türemiştir:
*ķ- >h-: *ķıl “kış” >hĩl, *ķır “kız” >hĩr, *kar “kaz” >hur, *ķatıġ “katı” >hıtĭ.
*ķ- >ø >y-: *ķār “kar” >yur, *ķān >yun, *ķīn “kın” >yĩnĩ, *ķīķīr- “bağırmak”
>yıhĭr-, *ķānat “kanat” >*ānat >*yunat >*śunat.
*ķ- >ø: *ķaysıda “nerede” >ĭśta, *ķaysıdan “nereden” >ĭśtan.
*ķ ünsüzü söz içi, ünlülerarası durumda korunmuş veya -hh- ikiz ünsüzüne
değişmiştir: *toķur “dokuz” >tĭķĭr >tĭhhĭr, *saķır “reçine” >suķĭr.
Söz içi, ünsüz yanı durumda h‘ye değişmiştir: *ķulķaķ “kulak” >hĭlha, bulķan-
“bulanmak” >pĭlhan-, *yumķaķ “yumak” >śımha.
*ķ ünsüzü söz sonu durumda düşmüş veya h‘ye değişmiştir. Düştüğü
durumlarda Ana Altayca için birincil ġ ünsüzü tasarlanabilir: *burçaķ “burçak”
>pĭrśa, *bors “porsuk” >*purĭs >purşĭ. Fakat; *baķ- “bakmak” >pĭh-, *ıduķ “kutsal”
>yĩrĩh, *āķ- “akmak” >yuh-.
Ana Çuv. *k- Ana Çuv. *k-, * -k-, * -k: Söz başı ve söz içinde korunmuş, söz sonunda *ķ-
ünsüzü gibi bazı sözcüklerde düşmüştür. Söz içinde -kk- ikiz ünsüzü ile de gösterilir:
*kele- “konuşmak” >kala-, *kȫpek “göbek” >kĭvapa, *kümül “gümüş” >kĩmĩl,
*kēkir- “geğirmek” >kakĭr-, *eke “abla” >akka, *sekir “sekiz” >sakĭr, *elik “eşik”
>alĭk, *kȫk “gök” >kĭvak, *ētük “çizme” >atĭ, *iŋek >ĩne, *siŋek “sinek” >şĭna.
Ana Çuv. *- Ana Çuv. *-m-, * -m: Her durumda korunmuştur: *kümül “gümüş” >kĩmĩl,
*semir “semiz” >samĭr, kem “kim” >kam, em- “emmek” >ĩm-.
Ana Çuv. *- Ana Çuv. *-n-, *-n: Söz içi durumda korunmuştur: *ķundur “kunduz” >hĭntĭr,
*āntıķ- “yemin etmek” >ĭntĭh-.
Söz sonu durumda korunmuş veya -m‘ye değişmiştir: *kün “gün” >kun, *ķān
“kan” >yun, *ōn “on” >vunnĭ, vun, *ķarın “karın” >hırĭm, *bütün “bütün” >pĩtĩm,
*urun “uzun” >vĭrĭm, *tīn “soluk, yaşam” >çĩm.
Ana Çuv. Ana Çuv. *-ŋ-, * -ŋ : Her durumda n veya m fonemine değişmiştir: *iŋir
“akşam” >ĩner, *siŋek “sinek” >şĭna, *bıŋ “bin” >pin, *yėŋ “yen” >śanĭ, *ķoŋur
“koyu kahverengi” >hĭmĭr, *köŋül “gönül” >kĭmĭl, *süŋük “kemik” >şĭmĭ, *yūŋ
“yün” >sĭm, *toŋ “soğuk” >tĭm.
Ana Çuv. *- Ana Çuv. *-ń-, *-ń: Ya birincil n fonemi gibi işlem görerek n veya m olmuş ya
da birincil y fonemi gibi işlem görerek y (söz sonunda ~ø) veya v olmuştur: *ķāńaķ
“kaymak” >hĭyma, *tōń “çamur” >tĭm, *kȫń- “yanmak, yakmak” >kü-, kĩv-
“ekşimek, mayalanmak (süt için)”, *bōń “boyun” >mĭy, *ķōń “koyun, kucak” >hü,
hüm, hĩvĩ; *ķuńal “güneş” >hĩvel.
Ana Çuv. *- Ana Çuv. *-p-, * -p: Her durumda korunmuştur: *kȫpek “göbek” >kĭvapa,
*çīpın “sinek” >şĩpĩn, *ķāpar- “kabarmak” >hĭpar-, *tǖp “temel, asıl” >tĩp, *ķap-
“kapmak” >hıp-.
Ana Çuv. *- Ana Çuv. *-s-, *-s-, *-s: Her durumda korunmuş, ancak birincil ve ikincil ı, i
sesleri önünde ş‘ye değişmiştir: *ses “ses” >sasĭ, *kes- “kesmek” >kas-, *bas-
“basmak” >bus-.
*siŋek “sinek” >şĭna, *siŋir “sinir” >şĭnĭr, *sārıġ “sarı” >*siarıġ >şurĭ, *sār
“saz” >*siar >şur “çamur, bataklık”, *bors “porsuk” >*purĭs >purşĭ, *ama-si
“annesi” >*amĭ-şĩ.
Ana Çuv. *t- Ana Çuv. *t-, * -t-, * -t: Her durumda korunmuş, ancak birincil ve ikincil ı, i
ünlüleri önünde ç‘ye değişmiştir: *teŋ “denk” >tan, *tap- “tepmek” >tup-, *topraķ
>tĭpra, *ētük “çizme” >atĭ, *küntür “gündüz” >kĩntĩr, otur “otuz” >vĭtĭr, ot “ot” >utĭ.
*tĩrig “diri” >çĩrĩ, *tīn “soluk, yaşam” >çĩm, *til- “dilmek” >çĩl-, *yė̅ti “yedi”
>śiççĩ.
*t- ünsüzü birkaç örnekte s üzerinden ş‘ye değişmiştir: *tįl “diş” >*sįl >şĭl,
*toŋ- “donmak” >*soŋ- >şĭn-.
 Ana Çuv. *y Ana Çuv. *y Ana Çuv. *y-, * -y-, * -y: Söz başında bulunduğu durumda ś ‘ye değişmiştir:
*yė- “yemek” >śi-, *yılan “yılan” >śilen, *yār “ilkyaz” >śur.
*y fonemi söz içi durumda, birincil dudak ünlüleri yanında -v-‘ye değişmiş,
diğer durumlarda (ikincil dudak ünlüleri yanında da) korunmuştur:
*-y-=-y-: kėyik “vahşi hayvan” >kayĭk, *ķayır “kum” >hĭyĭr, *bāyan “zengin”
>puyan, *yāyın “yayın balığı” >śuyĭn, *tayaķ “destek, dayak” >tuya.
*-y- >-v- : *küye “güve” >kĩve, *koyuġ “koyu” >yĭvĭ.
KAYNAKÇA KAYNAKÇA
Aalto, P., 1969, “Uralisch and Altaisch”, UAJb 41: 323-334.
Adamovic, M., 1989 “Fragen der tschuwaschischen Lautgeschichte”, CAJ 33:
161-192.
Akiner, Sh., 1983, Islamic Peoples of the Soviet Union, Kegan Paul
International, London, Boston, Melbourne and Henley.
Aşmarin, N. I., 1898, Materialy dlya issledovaniya çuvaşskogo yazyka, Kazan.
Benzing, J., 1940, “Tschuwaschische Forschungen (II)”, ZDMG94: 391-398.
_____, 1954, ““Tschuwaschische Forschungen (V)”, ZDMGNeue Folge 104:
386-390.
_____, 1959, “Das Tschuwaschische”, PhTF I: 695-751.
“Çuvaşlar”, 1964, Türk Ansiklopedisi 12: 161-162.
“Çuvaş Özerk Sosyalist Cumhuriyeti”, 1964, Türk Ansiklopedisi 12: 155-161.
Gombocz, Z., 1912, Die bulgarisch-türkischen Lehnwörter in der ungarischen
Sprache, MSFOu 30, Helsinki.
Grönbech, V., 1902, “Die langen Vokale der Wurzelsilbe”, KSz 4: 229-240.
Krueger, J. R., 1961, Chuvash Manual, Bloomington.
Kurat, A. N., 1949a, “Bulgar (Volga Bulgarları)”, İslam Ansiklopedisi 2: 781-
796.
_____, 1949b, “Bulgaristan (Tuna Bulgarları)”, İslam Ansiklopedisi 2: 796-
803.
Németh, Gy., 1912, “Die türkisch-mongolische Hypothese”, ZDMG 66: 549-
577.
_____, 1913-14, “Über den Ursprung des Wortes aman und einige
Bemerkungen zur türkisch-mongolischen Lautgeschichte”, KSz 14 (1-3): 240-249.
Poppe, N., 1924a, “Türkisch-tschuwasische vergleichende Studien”, Islamica I:
409-427.
_____, 1924b, “Die tschuwasischen Lautgezetze”, AM 1: 775-782.
_____, 1926-32, “Die tschuwasische Sprache in ihrem Verheltnis zu den
Türksprachen”, KCsA II: 65-83.
Radloff V., 1882, Phonetik der nördlichen Türksprachen, Leipzig.
_____, 1974, “Zur Stellung des Tschuwaschischen”, CAJ 18: 135-147.
Ramstedt, G. J., 1922, “Zur frage nach der stellung des tschuwaschischen”,
JSFOu 38 (3): 3-34.
Róna-Tas, A., 1978, An Introduction to the Chuvash Language, Budapest.
_____, 1892a, “The Periodization and Sources of Chuvash Linguistics
History”, Chuvash Studies: 113-170, Wiesbaden.
_____ (ed.), 1982b, Studies in Chuvash Etimology, Studia Uralo-Altaica 17,
Szeged.
_____ (ed.) 1982c, Chuvash Studies, Asiatische Forschungen, Wiesbaden.
_____, 1986, Language and History, Szeged.
Tekin, T., 1987, Tuna Bulgarları ve Dilleri, TDK 530, Ankara.
____, 1988, Volga Bulgar Kitabeleri ve Volga Bulgarcası, TDK 531, Ankara.